KLINIK MAKALE | |
1. | Yayın hayatında yirmi yılını geride bırakan bir dergi A magazine, left behind twenty years in broadcasting Dilek Toprakdoi: 10.15511/tahd.16.21648 Sayfalar 48 - 49 Makale Özeti |Tam Metin PDF |
ORIJINAL ARAŞTIRMA | |
2. | Bir Aile Hekimliği polikliniğine başvuran kırk yaş altı populasyonda obezite ve insülin direnci oranları Obesity and Insulin Resistance Rates in a Population Under 40 Years Old Who Admitted to a Family Medicine Outpatient Clinic Uğur Bilge, Gözde Gültekin, Muzaffer Bilgin, İlhami Ünlüoğludoi: 10.15511/tahd.16.21650 Sayfalar 50 - 53 Amaç: Kronik hastalıklar 40’lı yaşlardan sonra daha sık görülür. İnsülin direnci, üreme sistemi (amenore, hirsutizm, infertilite vb), yağ metabolizması (yüksek ve düşük molekül ağırlıklı lipoprotein seviyeleri), endokrin sistem (diyabet) gibi vücudumuzda çoklu organ sistemlerini etkiler. Bu retrospektif çalışmada amacımız 39 yaş ve altı Check-Up polikliniğimize başvuran ve bilinen kronik hastalığı olmayan bireylerde insülin direnci ve obezite oranlarını değerlendirmektir. Yöntem: 40 yaş altı check up polikliniğimize başvuran ve bilinen kronik hastalığı olmayan ve insülin duyarlaştırıcı ilaç kullanmayan bireyler geriye dönük olarak incelendi. İnsülin direnci; homeostatic model değerlendirme (HOMA) metoduyla ölçüldü ve 2,7 ve üzeri değerler insulin direnci varlığı olarak kabul edildi. Obezite vücut kitle indeksinin (VKİ) 30 ve üzeri olması olarak değerlendirildi. Sonuçlar: Toplamda 90 kişi (27 erkek, 63 kadın, yaş ortalaması 31,1±6,0 yıl) kişi değerlendirildi. İnsülin direnci bireylerin %48,9’unda ve obezite %37,8’inde bulundu. Obez popülasyonumuzda insülin direnci %70,5 olarak bulundu. Tartışma: İnsülin direnci kolesterol metabolizma bozuklukları, hipertansiyon, diyabet hatta kanser için bile risk faktörü olarak kabul edilmektedir. Obezite artık pandemik bir hastalık kabul edilen ve insülin direncinin temel risk faktörüdür. Sonuçlarımıza göre obez kişilerde insülin direnci normal kilolulara göre daha sık görülmektedir (70,5%’e karşı %35,0). Son kılavuzlara göre obezite yönetimine VKİ’si 30 ve üzeri olanlarda veya VKİ 27 ve üzeri olup obezite ilişkili hastalığı olanlarda başlanmalıdır. Yaşam tarzı değişiklikleri bu insülin direnci ve/veya obez olan popülasyonda her başvuruda vurgulanmalı ve kişiler desteklenmelidir. |
3. | Aydın’da sigara içiminin ve hipertansiyonla birlikteliğinin son 20 yıldaki değişimi The evolution of smoking and hypertension association in last 20 years in the city of Aydın Hilal Bektaş Uysal, Mustafa Burak Yaşar, Hulki Meltem Sönmezdoi: 10.15511/tahd.16.21654 Sayfalar 54 - 63 Amaç: Hipertansiyon (HT) ve sigara önlenebilir kardiyovasküler risk faktörleri arasında yer almaktadır. Ancak kan basıncı ve sigara arasındaki ilişki halen net olarak tanımlanamamıştır. Çalışmamızda, Aydın ili ve çevresinde sigara içen ve içmeyenlerde HT epidemiyolojisini ortaya koymayı amaçladık. Sonuçları 20 yıl önce yöremizde yapmış olduğumuz AYDINHİP verileri ile karşılaştırarak, bölgemizde sigara içimindeki değişimin HT prevalansı üzerine etkisinin araştırılması dahedeflendi. Yöntem: Çalışmamız kesitsel bir araştırma niteliğindedir. Veriler, önceden hazırlanmış olan anket formları kullanılarak, rastgele örneklem yöntemi ile seçilmiş 18 yaş üzerindeki kişilere ev veya işyerlerinde yüz yüze görüşme tekniği ve kan basıncı ölçümü ile elde edildi. Çalışmamızda çift tabakalı küme örneklem yöntemi kullanıldı. Bulgular: Çalışmaya 2528 katılımcı dâhil edildi. Katılımcıların %59’u kadın, %41’i erkekti. Tüm katılımcıların %26,7’si sigara içmekte idi. Erkekler istatistiksel olarak anlamlı şekilde kadınlardan daha fazla sigara içmekte idi (p<0,001). Lise ve altında eğitim durumuna sahip katılımcılarda sigara içme oranları %23,4 iken, üstünde eğitime sahip kişilerde sigara içme oranları %33,2 olarak saptandı (p<0,001). Çalışmaya katılan erkekler, kadınlara göre (p<0,001), hipertansif katılımcılar hipertansif olmayanlara göre daha uzun süredir sigara içiyordu (p<0,001). Toplam nüfusumuzun %30,9’u hipertansif olarak saptandı. Kadınlarda bu oran %31,0 iken erkeklerde %30,8 idi.Sigara içenler ve içmeyenler arasında hipertansiyon sıklığı açısından anlamlı fark saptandı (p<0,001). Buna göre hipertansif bireylerin %20,3’ü sigara içerken, hipertansiyonu olmayan katılımcıların %29,7’si sigara içiyordu. Sigara içenlerin SKB ve DKB ortanca değerleri, içmeyenlerinkinden daha düşük olmasına karşın istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmadı (p>0,05). Sigara içenlerde içilen sigara sayısı ile orantılı olarak SKB ve DKB değerlerinde yükselme gözlendi (p<0,001). Sonuç: Çalışmamızda son 20 yıl içinde, özellikle erkek katılımcılarda belirgin olmak üzere, yöremizde sigara içme oranlarında %36’lık bir düşüş olduğu gözlenmiştir. HT prevalansında, azalan sigara içimi oranlarına benzer bir düşüş gözlenmemiştir. AYDINHİP çalışması ve mevcut çalışmamızın her ikisinde de sigara içmeyenlerde hipertansiyon prevalansı, içenlere oranla daha yüksek bulunmuştur. |
4. | Beden kitle indeksi düşük kişilerin biyopsikososyal yönden değerlendirilmesi The biopsychosocial assessment of people with low body mass index Funda Yıldırım Baş, Bahriye Arslan, Yasemin Türkerdoi: 10.15511/tahd.16.21664 Sayfalar 64 - 71 Düşük beden kitle indeksi (zayıflık), herhangi bir hastalığın sebebi ya da sonucu olabileceği gibi her yönden sağlıklı olan kişilerde de, kişileri sosyal ve psikolojik açıdan etkileyebilecek bir durum olarak görülebilmektedir. Bu çalışmada zayıf kişiler, biyopsikososyal açıdan incelendi ve zayıflığa sebep olabileceği düşünülen faktörler araştırıldı. Gereç ve Yöntem: Tanımlayıcı tipteki bu çalışma Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi Aile Hekimliği Polikliniği’nde yapıldı. Çalışmaya Aralık 2014 - Mayıs 2014 tarihleri arasında zayıflık şikâyeti ile başvuran ve çalışmaya katılmayı kabul eden 45 kişi ve hasta grubunun yaş ve cinsiyet özelliklerine paralel olarak normal beden kitle indeksine sahip olan, ek hastalık öyküsü bulunmayan 36 kişi olmak üzere toplam 81 kişi dâhil edildi. Kişilere sosyodemografik özelliklerini içeren anketin yanında, psikolojik durumlarını değerlendirmek için Beck anksiyete ve Beck depresyon ölçekleri uygulandı. Sonuçlar SPSS 17.0 programında frekans analizi, Pearson ki kare testleri ile değerlendirildi. Bulgular: Çalışmaya 81 kişi dahil edildi (52 kadın, 29 erkek). Yaş ortalamaları 22,7±3,7 idi (16-32 yaş arası). Zayıflarda alkol kullanımı, aile öyküsü, halsizlik, iştahsızlık, bulantı, uykusuzluk yakınmaları, anksiyete görülme oranları anlamlı olarak daha fazla (p<0,05) fakat baba eğitim seviyesi, spor yapma alışkanlığı, doğum kiloları anlamlı olarak düşüktü (p<0,05). Her iki grup arasında medeni durum, eğitim durumu, anne eğitim seviyesi, gelir düzeyi, kardeş sayısı, sigara kullanımı, sık hastalığa yakalanma, ishal, kusma, sinirlilik yakınmalarının görülmesi, ergenliğe girme yaşları, anne sütü alma süreleri, çocuklukta önemli hastalık geçirme, doğum şekilleri ve depresyon görülmesi bakımından anlamlı fark gözlenmedi (p>0,05). Sonuç: Zayıf kişilerde aile öyküsünün etkili olduğu ve bu kişilerin anksiyete açısından risk taşıdığı gözlenmiştir. Ayrıca bu kişilerde halsizlik, iştahsızlık, uykusuzluk ve bulantı semptomlarına daha sık rastlanmıştır. |
5. | İlköğretim sekizinci sınıf öğrencilerinde internet bağımlılığı: Çanakkale örneklemi Internet addiction among eighth grade students: Çanakkale sample Yusuf Haydar Ertekin, Hülya Ertekin, Ayşegül Uludağ, Murat Tekindoi: 10.15511/tahd.16.21672 Sayfalar 72 - 76 Amaç: İnternetin yaygın ve etkili kullanımı, özellikle çocuklar ve gençler olmak üzere tüm toplumu etkilemektedir. Bu çalışmanın amacı ergenliğin başlangıç dönemlerinde yer alan ilköğretim 8. sınıf öğrencilerinde internet bağımlılığı sıklığını araştırmak ve gelir düzeyi ile ilişkisini saptamaktı. Gereç ve Yöntem: Çalışmamız kesitsel-tanımlayıcı desende bir çalışma olup evrenini Çanakkale il merkezinde bulunan 8. sınıf öğrencileri oluşturmuştur. İnternet bağımlılığını tespit etmek amacıyla Young’ın geliştirdiği İnternet Bağımlılığı Ölçeği kullanılmıştır. Bulgular: Çalışmaya %47,0’si (s = 120) kız, %53,0’ü (s = 137) erkek olmak üzere toplam 257 öğrenci alındı. Erkek öğrencilerin ölçek puan ortalaması 29,3 ± 20,0, kız öğrencilerin ise 26,5 ± 17,0 olup aralarındaki fark istatistiksel olarak anlamlı değildi (p>0,05). İnternet bağımlı öğrenci sıklığı %0,8 (s = 2) idi ve her iki bağımlı öğrenci de yüksek gelir düzeyli ailelerin çocuklarının okuduğu okulda eğitim görmekteydi. Olası internet bağımlılığı erkek öğrencilerde kızlardan daha fazlaydı ancak istatistiksel olarak anlamlı farklılık yoktu (p>0,05). Gelir düzeyi yüksek olan ailelerin çocuklarının okuduğu okullarda; düşük olan okula göre internet bağımlı ya da olası bağımlı olan öğrenci sayısı anlamlı olarak daha yüksekti (p = 0,018). Sonuç: Çalışmamıza katılan ilköğretim düzeyindeki adolesan öğrencilerde internet bağımlılığı oldukça düşüktür. Olası internet bağımlılığında erkek cinsiyet ve yüksek gelir düzeyi etkili gibi görünmektedir. |
6. | Cumhuriyet döneminde bulaşıcı hastalıklarla mücadele Fight against contagious diseases during the period of the republic Hilal Özkayadoi: 10.15511/tahd.16.21677 Sayfalar 77 - 84 Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yılları, birçok savaştan yeni çıkmış olan bir devletin, aynı zamanda birçok sağlık sorunu ve bulaşıcı hastalıkla da baş etmek zorunda olduğu bir dönemdir. Bu dönemde bulaşıcı hastalıklardan en sık rastlanılan verem, sıtma, frengi, trahom, çiçek ve kuduz hastalıkları ile mücadele, o dönemin Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı’nın önemli gündem maddesi olmuştur. Daha sonraki yıllarda da Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanları, bu hastalıklardan korunma ve tedavide büyük başarılar göstermiştir. Cumhuriyetin kuruluş döneminde, olanakların yetersizliğine rağmen başarıyla yürütülen sağlık çalışmaları, daha sonraki dönemlere de örnek olmuştur. |
OLGU SUNUMU | |
7. | Oyuna adanmış yaşam: Bir olgu sunumu üzerinden internet oyun oynama bozukluğuna kısa bir bakış Life commited to game: A short look to internet gaming disorder upon a case report Aslı Sürer Adanır, Hicran Doğru, Esin Özatalaydoi: 10.15511/tahd.16.21685 Sayfalar 85 - 90 Oyun, insanlık tarihi boyunca tüm kültürlerde var olmuş bir olgudur. İnternet ile birlikte, özelliklere çocuklara ve gençlere hitap eden yeni bir oyun alanı ortaya çıkmış ve internet oyunları hızla yaygınlaşmıştır. Çalışmalarda internet oyunları oynayanların bir kısmında madde bağımlılığına benzer semptomların gözlenmesi nedeniyle bu durum, İnternet Oyun Oynama Bozukluğu (İOOB) adı altında DSM V’in ileri araştırmalar gerektiren durumların sınıflandığı 3. bölümüne dahil edilmiştir. İOOB araştırmacılar için popüler bir konu olmasına rağmen hakkında bilinenler kısıtlıdır. Bu derlemede, adli değerlendirme için polikliniğimize yönlendirilen ve İOOB ve komorbid depresyon tanısı alan 12 yaşında bir erkek hastayı sunmak ve bu olgu üzerinden İOOB’nin yaygınlığı, risk faktörleri, seyri, prognozu ve tedavisi konusunda bilinenleri özetlemek amaçlanmıştır. |