ISSN 1303-6637 | e-ISSN 1308-531X
TÜRKİYE AİLE HEKİMLİĞİ DERGİSİ - Türk Aile Hek Derg: 20 (3)
Cilt: 20  Sayı: 3 - 2016
KLINIK MAKALE
1.
Bilimsel yayın etiği ve yazarın sorumlulukları
Scientific publication ethics and author’s responsibilities
Zeynep Tuzcular Vural
doi: 10.15511/tahd.16.21691  Sayfalar 91 - 92
Makale Özeti |Tam Metin PDF

ORIJINAL ARAŞTIRMA
2.
Doğuşta ve ileri yaşta beklenen yaşam sürelerine etki eden faktörlerin belirlenmesi
Determination of factors affecting life expectancy at birth and at age 65
Gamze Bayın
doi: 10.15511/tahd.16.21693  Sayfalar 93 - 103
Amaç: Yaşam beklentisi, nüfusun genel sağlık durumunu ölçmek için kullanılan, sağlık ve toplum refahının en önemli göstergelerinden birisidir. En çok kullanılan yaşam beklentisi ölçüleri; doğuşta ve 65 yaşta beklenen yaşam süresidir. Bu araştırmanın amacı, kadın ve erkeklerde doğuşta ve 65 yaşta beklenen yaşam sürelerini etkileyen faktörlerin belirlenmesidir. Yöntem: OECD (Organisation for Economic Co-operation and Development - Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü)’ye üye olan 34 ülkenin 2013 yılı doğuşta ve 65 yaşta beklenen yaşam süreleri ile yaşam sürelerine etki ettiği düşünülen değişkenler kullanılmıştır. Bu değişkenler, literatür incelemeleri ve OECD ülkelerine ilişkin sağlıkla ilişkili istatistik verileri doğrultusunda belirlenmiş olup; ekonomikAmaç: Yaşam beklentisi, nüfusun genel sağlık durumunu ölçmek için kullanılan, sağlık ve toplum refahının en önemli göstergelerinden birisidir. En çok kullanılan yaşam beklentisi ölçüleri; doğuşta ve 65 yaşta beklenen yaşam süresidir. Bu araştırmanın amacı, kadın ve erkeklerde doğuşta ve 65 yaşta beklenen yaşam sürelerini etkileyen faktörlerin belirlenmesidir. Yöntem: OECD (Organisation for Economic Co-operation and Development - Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü)’ye üye olan 34 ülkenin 2013 yılı doğuşta ve 65 yaşta beklenen yaşam süreleri ile yaşam sürelerine etki ettiği düşünülen değişkenler kullanılmıştır. Bu değişkenler, literatür incelemeleri ve OECD ülkelerine ilişkin sağlıkla ilişkili istatistik verileri doğrultusunda belirlenmiş olup; ekonomik, demografik, sağlık kaynakları, sağlık hizmeti kullanımı, algılanan sağlık statüsü ve kentleşme başlıkları altında toplanmıştır. Her bir değişkenin kadın ve erkeklerin beklenen yaşam sürelerine olan etkisi, regresyon analizleri ile incelenmiştir. Bulgular: Araştırma sonucunda, hem kadınlarda hem de erkeklerde doğuşta beklenen yaşam süresine en çok etki eden değişkenin bebek ölüm hızı olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Kişi başı sağlık harcamaları ve sağlık hizmeti kullanım düzeyleri ise, 65 yaşta beklenen yaşam süresine en fazla etki eden değişkenlerdendir. Sonuç: Beklenen yaşam sürelerine etki eden faktörlerin ortaya konulmasının, gelecekte sağlık kaynaklarının ve hizmetlerinin planlamasına katkı sağlayacağı düşünülmektedir., demografik, sağlık kaynakları, sağlık hizmeti kullanımı, algılanan sağlık statüsü ve kentleşme başlıkları altında toplanmıştır. Her bir değişkenin kadın ve erkeklerin beklenen yaşam sürelerine olan etkisi, regresyon analizleri ile incelenmiştir. Bulgular: Araştırma sonucunda, hem kadınlarda hem de erkeklerde doğuşta beklenen yaşam süresine en çok etki eden değişkenin bebek ölüm hızı olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Kişi başı sağlık harcamaları ve sağlık hizmeti kullanım düzeyleri ise, 65 yaşta beklenen yaşam süresine en fazla etki eden değişkenlerdendir. Sonuç: Beklenen yaşam sürelerine etki eden faktörlerin ortaya konulmasının, gelecekte sağlık kaynaklarının ve hizmetlerinin planlamasına katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
Aim: Life expectancy is used to measure the overall health status of the population and is one of the most important indicators of the health and social welfare. The most commonly used measures of life expectancy are life expectancy at birth and at age 65. The aim of this study is to determine the factors affecting life expectancy of men and women at birth and at age 65. Methods: In this context, 34 OECD (Organisation for Economic Co-operation and Development) member countries’ life expectancies at birth and at age 65 in 2013 and the related variables were used. The variables were selected using literature reviews and health-related statistical data for OECD countries. They are grouped as economic, demographic, health resources, health service utilization, perceived health status and urbanization. Regression analysis was used to analyze the effect of each variable in life expectancy of both genders. Results: The most important variable affecting life expectancy at birth was infant mortality rate in both genders. The per capita health expenditure and health services utilization level were the most important variable affecting life expectancy at age 65. Conclusion: The identification of the factors affecting life expectancy is expected to contribute to the planning of future health resources and services.

3.
Güneydoğu Anadolu Bölgesi birinci basamak sağlık çalışanlarında metabolik sendrom sıklığı ve farkındalığı
The prevalence and level of awareness for metabolic syndrome among primary health care professionals in the Southeastern Anatolia
Tahsin Çelepkolu, Pakize Gamze Erten Bucaktepe, Hatice Yüksel, Yılmaz Palancı, Sercan Bulut Çelik, Hüseyin Can, Ahmet Yılmaz, Veysel Kars, Gökhan Usman, Necmi Arslan, Arzu Evliyaoğlu Taşkesen, İlknur Aslan, Özgür Erdem, Ata Akıl, Erkan Kıbrıslı, Bayram Başdemir, Hamza Aslanhan, Mehmet Halis Tanrıverdi
doi: 10.15511/tahd.16.21104  Sayfalar 104 - 114
Amaç: Metabolik sendrom (MetS) etyopatogenezi tam olarak bilinmeyen, diabetes mellitus ve kardiyovasküler hastalıklar için bir risk faktörleri topluluğu ve modern çağın önemli bir sağlık sorunudur. Bu çalışmada amacımız; çok sık görülen ve çok önemli sonuçları olan bu sendromun birinci basamak sağlık çalışanlarında sıklığını ve farkındalığını belirleyerek toplumdaki metabolik sendromlu kişileri daha erken tanımak ve bu kişilere yaklaşım stratejileri geliştirmektir. Yöntem: Kesitsel tanımlayıcı tipte olan çalışma ülkemizin Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki sekiz il merkezindeki birinci basamak sağlık çalışanlarını kapsamaktadır. Aydınlatılmış onamları alınan katılımcılarda International Diabetes Federation (IDF) 2006 kriterlerine göre MetS taraması yapıldı ve farkındalık anketi uygu-landı. İstatistiksel analizler için SPSS (Statistical Package for Social Sciences) for Windows 21.0 programı (SPSS, Chicago, IL, USA, sü-rüm 21.0) kullanıldı. Bulgular: Toplam 493 katılımcının 304’ü (%61,7) kadın, 189’u (%38,3) erkek olup yaş ortalaması 34,60±8,57 yıl idi. Araştırmaya katılan 493 kişiden 390’ı MetS taraması için serum örneği verdi. Birinci basamak sağlık çalışanlarından 173’ü (%35,2) beden kitle indekslerini (BKİ) bilmediklerini, 115’i (%23,3) MetS kriterlerinden olan bel çevresi ölçümünü hayatlarının hiçbir döneminde yapmadıklarını belirtti. Çalışmamıza katılan 196 hekimin 92’si (%46,9) MetS konusunda mezuniyet sonrası eğitim almadıklarını, 168’i (%85,7) insülin direnci hesaplamasında kullanılan HOMA-IR (Homeostatic Model Assessment - Insulin Resistance) formülünü bilmediklerini belirtti. MetS taraması yapılan 390 kişiden 76 kişide (%19,5) MetS saptandı. MetS prevalansı, kadınlarda %8,7 iken erkeklerde %39,4 olarak saptandı. MetS saptananların yaş ortalaması 40,28±8,75 yıl (kadınlarda 35,60±1,67, erkeklerde 42,20±1,15) idi. MetS’in erkeklerde kadınlara oranla yaklaşık dört kat fazla olduğu (OR: 3,86 ve p<0,001) saptandı, BKİ 30 sınır değer alındığında MetS, BKİ 30’un üstü olanlarda üç kat fazla olduğu (OR: 3,00 ve p=0,007) saptandı. Sonuç: Birinci basamak sağlık çalışanlarında MetS farkındalığını arttırmak gereklidir. Aile sağlığı merkezine başvuran kişilere başvuru sebebi ne olursa olsun MetS ve obezite konularında bilgi verilmeli, gerekli tetkikleri yapılmalı ve gerek duyulursa tedavi edilmelidir. Bölgemizde ve tüm Türkiye’de eğitim programlarının arttırılması veya Sağlık Bakanlığı tarafından düzenlenen eğitimlere katılımın arttırılması MetS konusunda farkındalığı artıracaktır.
Aim: Metabolic syndrome (MetS) is an important health problem of the modern age. It is a group of risk factors for diabetes mellitus and cardiovascular disease with unclear etiopathogenesis. Our aim in this study is to find the frequency and awareness level of metabolic syndrome in primary health care professionals in order to achieve success in early diagnosis and management. Methods: This cross-sectional descriptive study was carried out in primary health care professionals in eight city centers of Southeastern Anatolia. All participants gave written consent. They were examined for MetS using 2006 criteria of International Diabetes Federation (IDF) and they completed a questionnaire for awareness. SPSS (Statistical Package for Social Sciences) for Windows 21.0 software (SPSS, Chicago, IL, USA, version 21.0) was used for statistical analysis. Results: Of 493 participants, 304 (%61.7) were women and 189 (%38.3) were men and the mean age was 34.60±8.57 years. Of participants, 390 gave serum samples, 173 (%35.2) stated that they did not know their body mass indexes (BMI), 115 (%23.3) declared that they have never measured their waist circumference, 92 (%46.9) of 196 physicians stated that they have no post-graduate training about MetS, 168 (%85.7) stated that they do not know the formula of HOMAIR (Homeostatic Model Assessment - Insulin Resistance). MetS was detected in 76 (%19.5) out of 390 participants. The prevalence of metabolic syndrome was %39,4 in men while it was %8.7 in women. The mean age of participants with MetS was 40.28±8.70 years (35.60±1.67 in women, 42.20±1.15 in men). MetS was found to be four-times more common in men than in women (OR=3.86 and p<0.001). Depending on BMI value of > 30, MetS was found to be three-times more common in those with BMI value of >30 (OR=3.00 and p=0.007). Conclusion: The level of awareness for MetS among primary health care professionals should be improved. Every indivi-dual should be informed, examined and managed for MetS and obesity in primary care. Health Ministry, increasing the training program in our region and across Turkey or increasing the participation in training program organized by the Ministry will raise awareness about the metabolic syndrome.

4.
Aile Sağlığı Merkezine başvuranların ruh sağlığı düzeyi ve etkileyen faktörler
The factors affectıng mental health status of people attendıng famıly health centers
Mahmut Kılıç, Tuğba Uzunçakmak
doi: 10.15511/tahd.16.21115  Sayfalar 115 - 121
Amaç: Bireylerin ruhsal yönden sağlıklı bir hayat sürdürmelerinde Aile Sağlığı Merkezi (ASM) çalışanlarına önemli görevler düşmektedir. Bu çalışma, ASM’lere başvuran bireylerin ruh sağlığı düzeyini ve sosyo-demografik faktörlerle olan ilişkisini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Yöntem: Kesitsel şekilde planlanan bu çalışma, 2013 yılında Yozgat il merkezindeki ASM’lerde yapılmıştır. Araştırmaya katılmak isteyen bireylere anket ve çalışma hakkında bilgi verilerek sözel onamları alınmıştır. Çalışmaya, 18 ve üstü yaştaki 487 birey katılmıştır. Veriler, sosyo demografik veri toplama formu ve Genel Sağlık Anketi (General Health Questionnaire) kısa formu (GSA-12) kullanılarak toplanmıştır. Ölçeğin Türkçe geçelik ve güvenilirliği Kılıç (1996) tarafından yapılmıştır. Ölçeğin kesim noktası iki olup, iki ve yukarı puan alanlar, riskli olarak değerlendirilmektedir. Verilerin analizinde t testi, ki-kare testi ve ikili lojistik regresyon kullanılmıştır. Bulgular: Araştırmaya katılanların GSA-12 ölçek puan ortalaması 2,38±2,92 olup, %47,6’sı (%13,3’ü ?6 puan) ölçekten ruh sağlığı riskli denebilecek (?2) puan almıştır. Çok değişkenli lojistik regresyon analizine göre; ruh sağlığı sorunu olma olasılığı kadınlarda erkeklere göre 1,70 kat, %95 güven aralığı (%95GA, 1,13-2,55), sağlık sorunu olanlarda olamayanlara göre 2,25 (%95GA, 1,42-3,57) kat, sigara içenlerde hiçbir bağımlığı olmayanlara göre 5,34 (%95GA, 1,07-26,57) kat, alkol/ diğer bağımlığı olanlarda hiçbir bağımlığı olmayanlara göre 9,05 (%95GA, 1,80-45,43) kat, ekonomik durumu kötü ve orta olanlarda iyi olanlara göre sırasıyla 3,75 (%95GA, 1,72- 8,15) ve 1,55 (%95GA, 1,04-2,33) kat daha yüksektir. Yaş, öğrenim düzeyi ve medeni durumun etkisi önemli bulunmamıştır (p>0,05). Sonuç: Araştırmaya göre; kadın olmak, sağlık sorunun olması, sigara, alkol vb. bağımlılığın olması, ekonomik durumun kötüleşmesi ruh sağlığını olumsuz yönde etkilemektedir. Ruhsal yönden risk taşıyan kişilerin tanı, danışmalık ve tedavisi konusunda ASM’lerde çalışan hekim ve hemşirelere büyük sorumluluk düşmektedir.
Objective: Health care providers working in Family Health Centers (FHC) have important duties for people about maintaining a spiritually healthy life. This study was carried out to determine mental health and its relationship with socio-demographic factors in individuals who came to FHC. Methods: This cross-sectional study took place in the FHC in the central province of Yozgat, in 2013. People who volunteered were informed about the study. 487 participants, age 18 and older, participated in this study. A socio-demographic data form and the General Health Questionnaire Short form (GHQ-12) were used to collect the data. The validity and reliability of the GHQ12 in Turkish was investigated by Kilic (1996). Scores of 2 and higher point to psychological distress. For the data analyses; ttest, chi-square test and binary logistic regression were used. Results: Participants took an average of 2.38 ± 2.92 scores from The GHQ-12. %47.6 (% 13.3?6 points) of those received 2 or more points that can be risky mental health. According to multivariate logistic regression analysis; the likelihood of having risky mental health problems were 1.70 (95% CI, 1.13-2.55) times higher in women than in men, 2.25 (95% CI, 1.42-3.57) times higher in people having health problems than without, 5.34 (95% CI, 1.07-26.57) times higher in smokers than without any dependence, 9.05 (95% CI, 1.80-45.43) times alcohol/ other drug users than without any dependence. People with poor and modest economic status were at higher risk for mental health problems than higher status respectively 3.75 (95% CI, 1.72-8.15) and 1.55 (95% CI, 1.04-2.33) times higher. Age, educational level and marital status have no significant effect on mental health problems (p> 0.05). Conclusion: According to the survey; gender, health problem, smoking, alcohol use and income are predictors of poor mental health. Nurses and doctors working in FHCs are in a unique position to identify, counsel and treat people with mental health problems.

OLGU SUNUMU
5.
Besin intoksikasyonu şüphesiyle başvuran üç Kırım Kongo Kanamalı Ateşi: Olgu sunumu
Three Crimean Congo Hemorrhagic fever presented with suspicion of food posioning: Case report
Handan Alay, Neslihan Çelik
doi: 10.15511/tahd.16.21126  Sayfalar 122 - 126
Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA), viral hemorajik ateş sendromları arasında yer alan zoonoz karakterli, insanlarda mortaliteye neden olabilen bir enfeksiyon hastalığıdır. İnsanlara virusun bulaşması; enfekte kenelerin ısırması yada viremik hayvanlara ait kan ve dokulara temas ile bulaşmaktadır. Akut olarak ortaya çıkan; yaygın vücut ağrısı, ateş, bulantı, kusma, karın ağrısı, ishal, ekimoz ve kanama semptomları, AST, ALT ve LDH yüksekliği, trombositopeni ve lökopeni laboratuar bulguları ile seyreder. Bu yazıda gastrointestinal sistem semptomları ön planda olan, kliniğimize besin intoksikasyonu ön tanısıyla yatırılan aynı aileden üç KKKA olgusu sunulmaktadır.
Crimean-Congo Hemorrhagic Fever (CCHF) is zoonotic disease and is one of the hemorrhagic fever sendromes causes mortality in human being. Transmision of virus to human is caused by biting of infected ticks or contact of viremic blood and tissues of animals. Acute symtoms of Crimean-Congo Hemorrhagic Fever are general body pain , fever, nausea, vomiting, abdominal pain, ecchymosis, hemorrhage, lab findings includes increase in AST, ALT, LDH levels and leukopenia, trombocytopenia. In this case report three CCHF patient with a gastrointestinal symptoms in the foreground hospitalized with a early diagnosis of food poisoning is presented

LookUs & Online Makale