ISSN 1303-6637 | e-ISSN 1308-531X
TÜRKİYE AİLE HEKİMLİĞİ DERGİSİ - Türk Aile Hek Derg: 22 (3)
Cilt: 22  Sayı: 3 - 2018
ORIJINAL ARAŞTIRMA
1.
Yeni akademik döneme girerken
Towards a new academic season
Serdar Öztora
doi: 10.15511/tahd.18.00303  Sayfa 103
Makale Özeti

2.
Aile hekimlerinin periyodik muayene rehberine yönelik bilgi tutum ve davranışlarının değerlendirilmesi
The evaluation of family physicians’ knowledge attitude and behaviours towards periodic examination guidelines
Deniz Tugay Yangı, Süleyman Görpelioğlu, Mehmet Top
doi: 10.15511/tahd.18.00304  Sayfalar 104 - 117
Mortalite ve morbidite nedenleri ülkeler, coğrafyalar, kültürler ve ırklar arasında değişiklik gösterse de günümüzde hastalık yapısı farklılaşmış ve 21. yy da ilk sırayı bulaşıcı olmayan hastalıklar almıştır. Bulaşıcı olmayan hastalıklardan korunmada ise birincil koruma, ikincil ve üçüncül korumaya göre 4 kat daha etkilidir. Birincil korunmanın temelini başta bağışıklama ve danışmanlık olmak üzere periyodik sağlık muayeneler oluşturmaktadır. Bu kapsamda koruyucu sağlık hizmetlerinin uygulanması için önerilen en önemli yöntemlerden biri çeşitli ulusal ve uluslararası kuruluşlarca standartları belirlenmiş periyodik sağlık muayeneleridir. Periyodik sağlık muayenesi, halen henüz bir hastalık belirtisi göstermeyen sağlıklı kişilerin, tarama, muayene ve laboratuvar testleri ile danışmanlık ve sağlık eğitimi yoluyla, sağlıklarının korunmasına katkıda bulunmak amacıyla yapılan düzenli sağlık kontrolü olarak tanımlanmaktadır ve birincil korunma önlemlerinde, aile hekimleri başta olmak üzere birinci basamak sağlık hizmeti sunan birimlerin rolünün oldukça önemli olduğu vurgulanmaktadır. Bu araştırma ile ülke genelinde birinci basamak sağlık hizmeti sunan aile hekimlerinin kullanımına sunulan öneri niteliğindeki “Aile Hekimliği Uygulamasında Önerilen Periyodik Sağlık Muayeneleri ve Tarama Rehberine” yönelik bilgi, tutum ve davranışlarının tanımlanması amaçlanmaktadır. Türkiye’de önerilen tarama rehberi temel alınarak oluşturulan soru formu Aile Hekimliği Uzaktan Eğitim Platformuna (AHUZEM) online olarak yüklenmiş ve bu sayede AHUZEM’e kayıtlı 20.518 aile hekiminin formu yanıtlaması talep edilmiştir. AHUZEM üzerinde 23 Ocak 2014-13 Şubat 2014 tarihleri arasında 20 gün süreyle yer alan soru formunu 5.183 aile hekimi yanıtlamıştır. Araştırma sonunda aile hekimlerinin genel bilgi ortalaması 3,28, tutum ortalaması 3,47 ve davranış ortalaması 2,65 olarak hesaplanmıştır. Ayrıca aile hekimlerinin periyodik sağlık muayenesi ve ülkemiz için önerilen tarama rehberine yönelik bilgilerinin orta düzeye yakın olduğu ve tutumlarının bilgi düzeylerinden yüksek olmasına rağmen aynı düzeyde davranışa dönüşmediği değerlendirilmiştir.
Although the causes of mortality and morbidity vary among countries, geographies, cultures and races, today the disease structure has been differentiated and in the 21st century the first order received noncommunicable diseases. In non-communicable disease protection primary protection is 4 times more effective than secondary and tertiary protection. The basis of primary prevention is the periodic health examinations, mainly immunization and counseling. In this context, one of the most important methods recommended for the implementation of preventive health services is periodical health examinations with standards set by various national and international organizations. Periodic health checkup is defined as regular health check-up in order to contribute to the preservation of health through healthy screening, examination and laboratory testing, counseling and health education of healthy persons who are not yet showing signs of illness. In primary prevention measures, it is emphasized that the role of service providing units is very important. With this research, it is aimed that the knowledge, attitude and behaviours of family physicians providing primary healthcare service throughout the country towards “Periodic Health and/or Physical Examinations and Healthcare Screening Guidelines Proposed in the Family Medicine Practice”, which is advisory, are defined. The questionnaire formulated on the basis of the recommended screening guide in Turkey was uploaded online on the Family Medicine Distance Learning Platform (in Tr. abbr. AHUZEM) and 20,518 registered family physicians in AHUZEM were asked to respond to the form. The family physician responded to the questionnaire on AHUEM for 23 days from 2014 to 13 February 2014 for 20 days. At the end of the study, general knowledge average of family physicians was calculated as 3,28, attitude average of 3,47 and behavior average of 2,65. In addition, it was evaluated that family physicians› knowledge concerning the periodic health examination and health screening guidelines proposed for our country is at almost medium-level and even if the level for their attitudes is higher than their knowledge level, they do not turn on the same plane into behaviour.

3.
Aile hekimlerinin bakış açısı ile sevk zincirinin değerlendirilmesi
Evaluation of referral from perspective of family physicians
Sinan Bulut, Özgür Uğurluoğlu
doi: 10.15511/tahd.18.00318  Sayfalar 118 - 132
Amaç: Bu araştırmanın amacı, sevk zincirinde sevk sürecini başlatacak olan ve uygulamanın en önemli paydaşı olarak görülebilecek aile hekimlerinin sevk zincirinin uygulanması durumunda olası etkilerini, gerekliliği, uygulanabilirliği ve sürdürülebilirliği hakkındaki görüşlerini değerlendirmektir. Gereç ve Yöntem: Araştırmada veriler aile hekimlerinin sevk zinciri konusundaki düşüncelerini ortaya koymak amacıyla oluşturulmuş yarı yapılandırılmış görüşme formu kullanılarak Ankara ilinde merkez ilçelerde görev yapan aile hekimleri ile yüz yüze yapılan görüşmeler ile elde edilmiştir. Bulgular: Mevcut birinci basamak sağlık hizmetlerinin yapılanmasında sevk zincirinin uygulanmasının birtakım sorunları ortaya çıkaracağı katılımcı hekimler tarafından belirtilmiştir. Özellikle aile hekimlerine bağlı nüfusun fazla olması sevk zincirinin uygulanması için en büyük engel olarak ortaya çıkmakta ve bağlı nüfusun düşürülmesi gerekmektedir. Ayrıca aile hekimlerine bağlı nüfusun düşürülmesinin yanında ASM’lerin standart bir yapıya kavuşturulması fiziki ve teknik kapasitelerinin iyileştirilmesi de bir diğer gereklilik olarak ortaya çıkmaktadır. Öte yandan, halkın sağlık okuryazarlık düzeyinin de yükseltilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda hizmet sunum yönünde yapılması gereken müdahaleler yanında topluma yönelik faaliyetlerinde yürütülmesi gerekmektedir. Sonuç: Bu çalışma sevk zincirinin uygulanmadan önce aile hekimlerinin ve diğer tüm paydaşların görüşlerinin alınması ve bu görüşler doğrultusunda adımlar atılmasının önemli olduğunu ortaya koymaktadır.
Aim: The aim of this study is to evaluate the views of family physicians who are the most important stakeholders in the referral and who initiate referral processes in the referral, about the effects, necessity, viability and sustainability of the referral. Materials and Method: In this study, family physicians working in the central districts of Ankara province were interviewed face to face using a semi-structured interview form designed to reveal their thoughts on the referral. Result: As a result of the analyzes, it was evaluated that the implementation of the referral would not be appropriate in the existing primary healthcare services. Especially the excess of the population dependent to a family physician appears as the biggest obstacle for the application of the referral and this dependent population has to be reduced. In addition to the effort to reduce the population dependent to a family physician, the standardization of Family Health Centers and the improvement of the physical and technical capacities of these centers are another requirement. On the other hand, the inadequacy of the health literacy level of the society also creates difficulties in the implementation and maintenance of the referral. In this context, in addition to the interventions that need to be done in terms of service provision, public-oriented activities should also be carried out. Conclusion: This study suggests that it is important to take the views of family physicians and all other stakeholders and take steps in the light of these opinions before implementing the referral.

4.
ICD-10 ya da ICPC-2-R kodlama sistemlerinin kullanılmasının birinci basamakta hizmet planlamasi üzerine etkisi
The effect of using ICD-10 or ICPC-2-R coding systems on primary health care service planning
Yunus Bektaş, Süleyman Görpelioğlu, Özlem Suvak, Derya Akbıyık, Cenk Aypak
doi: 10.15511/tahd.18.00333  Sayfalar 133 - 140
Amaç: Sağlık alanında kodlama sistemleri, bütçeleme, klinik araştırma, eğitim, finansal analiz, pazarlama, hasta bakımı, kalite ve risk yönetimi, istatistik, strateji geliştirme gibi birçok alanda, uygun bir veri tabanı oluşturmak için kullanılır. Çalışmamızda, aile hekimliği polikliniklerine başvuran hastaların geliş nedenlerine göre verilen ICD-10 ve ICPC-2-R tanı kodlarını karşılaştırmak ve aradaki farklılıkların hizmet planlaması üzerine etkilerini tartışmak amaçlanmıştır. Yöntem: Çalışmaya Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Aile Hekimliği polikliniklerine başvuran toplam 3172 (2146 kadın (%67,7) ve 1026 erkek (% 32,3) hastaya ait veri kaydı dahil edilmiştir. Hastaların sosyodemografik özellikleri, geliş nedenleri, ICD-10 ve ICPC-2-R tanı kodları karşılaştırılarak analiz edilmiştir. Bulgular: Çalışmamızda hastaların 713’üne (%22,48) ICD-10 tanısı olarak kronik bir hastalık olan I10 (Esansiyel hipertansiyon) tanısı girilmişti. Ancak bunların %91,02’si ilaç yazdırmak (n=649); %7,85”i ise (n=56) kan tetkiki yaptırmak ya da kan sonuçlarını danışmak için başvurmuştu. Akut hastalık tanıları değerlendirildiğinde en sık konulan ICD-10 tanısı J06.9 (Akut üst solunum yolu enfeksiyonu) tanı koduydu. Bu hastaların geliş nedenleri sırasıyla öksürük, boğaz ağrısı ve soğuk algınlığı olarak saptandı ve hastaların hepsine ICPC-2-R tanı kodu olarak R74 (Akut üst solunum yolu enfeksiyonu) tanısı konuldu. Sonuç: Hastaların aile hekimliği polikliniklerine çok çeşitli semptom, şikayet ve isteklerle başvurabildiği görülmektedir. Akut hastalıkların şikayet veya semptomları ile ilgili poliklinik başvurularında her iki sınıflandırma sistemi uyumludur. Ancak, kronik hastalıklar için, kontrol, ilaç isteği, sosyal istekler gibi poliklinik başvurularında, ICPC-2-R sınıflandırma sistemi uyumluyken, ICD-10 uyumsuzdur.
Objective: Coding systems are used to create an appropriate database for many areas in healthcare systems such as budgeting, clinical research, education, financial analysis, marketing, patient care, quality and risk management, statistics and strategy development. The aim of this study was to compare the ICD-10 and ICPC-2-R diagnostic codes according to the reasons of admission to family medicine outpatient clinics and discuss the effects of differences on service planning. Methods: A total of 3172 patient files of 2146 women (67.7%) and 1026 men (32.3%)) who admitted to Yıldırım Beyazıt Training and Research Hospital Family Medicine outpatient clinic were included in the study. The reasons for referral of the patients, their socio-demographic characteristics, ICD-10 and ICPC-2-R diagnostic codes were analyzed. Results: 713 (22.48%) of the patients who have hypertension, which is a chronic disease, had I10 (essential hypertension) as their ICD-10 code. However, 91,02% of them applied for prescribing their drugs (n = 649) and 7.85% (n = 56) applied for blood tests or to consult blood results. When the acute disease diagnosis were evaluated, the most common ICD-10 diagnosis was J06.9 (acute upper respiratory tract infection). The reason of application of these patients were cough, sore throat and common cold and all patients were diagnosed with R74 (acute upper respiratory tract infection) as the ICPC-2-R diagnostic code. Conclusion: As a result, it is seen that patients can apply to family medicine outpatient clinics with a variety of symptoms, complaints and wishes. Both classification systems are compatible with outpatient admissions for signs or symptoms of acute illness. However, ICD-10 is incompatible with the policlinic applications of the chronic patients’ needs such as ­control of the chronic condition, medication or social requests.

5.
Aile hekimleri ve eczacıların bitkisel ürün kullanımına yaklaşımları: Trabzon ilinde pilot çalışma
Primary care physicians and community pharmacists approach to the use of herbal products: a pilot study in Trabzon
Gülin Renda, Yeşim Kaya Yaşar, Esra Yılmaz, Harun Sanrı, İrem Dilaver, Yusuf Demirtaş, Gamze Çan, Feride Sena Sezen
doi: 10.15511/tahd.18.00341  Sayfalar 141 - 156
Amaç: Bu çalışma, Aile Sağlığı Merkezleri (ASM) doktorlarının ve serbest eczane eczacılarının bitkisel ürün kullanımına yaklaşımları, bitkisel ürünler hakkındaki bilgileri ve bilgi kaynaklarının araştırılmasını amaçlamaktadır. Çalışma, bölgemizdeki ASM doktorlarının ve serbest eczane eczacılarının bitkisel ürünler ve kullanımları hakkındaki eğilimlerini araştıran ilk kapsamlı araştırmadır. Yöntem: Araştırmanın evrenini çalışmaya katılmayı kabul eden, Trabzon il merkezi ve ilçelerindeki serbest eczane eczacıları ve ASM’de görev yapan doktorlar oluşturmaktadır. Veri toplama aracı olarak 31 sorudan oluşan anket formu kullanılmıştır. Veriler elektronik ortamda istatistik programı kullanılarak değerlendirilmiştir. Bulgular: Çalışmada, 129 serbest eczane eczacısı, 113 ASM doktoru olmak üzere 242 sağlık personeline ulaşıldı. Katılımcılardan doktorların %50,4’ü, eczacıların ise %94,6’sı tıbbi bitkiler ve bitkisel ürünler konusunda daha önce bilgi edindiklerini ifade etti. Ankete katılanların %46,8’i bitkisel ürünler konusunda denk geldikçe eğitimlere katıldıklarını belirtirken, eczacıların, bitkisel ürünler ile ilgili meslek içi eğitim, lisansüstü eğitim programlarından ve kitaplardan doktorlara göre daha yüksek oranda faydalandığı saptandı. Çalışmaya katılan doktorların %61,9’u, eczacıların %32,6’sı bitkisel ürün kullanmadıklarını belirtti. Katılımcıların %80,6’sı hastaların bitkisel ürün(ler) hakkında bilgi almak için kendilerine başvurduğunu ve eczacıların %68’i, doktorların %42,5’i hastalara bitkisel ürün önerdiğini belirtti. Katılımcıların %70,2’si yeterli danışmanlık hizmeti veremediklerini ifade etti. Sonuç: Bitkisel ürünlerin toplumda akılcı kullanımı, sağlık uzmanları tarafından kapsamlı danışmanlık hizmetleri gerektirir, bu nedenle doktorlar ve eczacılar için, hastalar tarafından kullanılan bitkisel ürünlerin sorgulanması önemlidir. Sağlık profesyonelleri, bitkisel ürünlerin kullanımı hakkında yeterli danışmanlık yapabilmeleri ve etkinlik ve güvenirliklerini değerlendirebilmeleri için, bu ürünler hakkında güncel bilgiye ihtiyaç duymaktadır. Sağlık profesyonellerinin sağladığı danışmanlık hizmetlerini iyileştirmek için bitkisel ürünler konusunda eğitimleri artırmak ve sağlık uzmanlarının bu eğitime katılmalarını teşvik etmek önemlidir
Objective: This study aims to investigate the approaches of primary care physicians and community pharmacists on the use of herbal products, including the level of their knowledge and resources they use to get information about these products. This project is the first comprehensive survey in our region on health professionals that investigated their level of knowledge and their approach about the usage of herbal products. Methods: The study consisted of the community pharmacists and primary care physicians in Trabzon who consented to participate in the study. Data was collected using a questionnaire consisting of 31 questions and was analyzed using an electronic statistical programme. Results: A total of 242 health personnel, including 129 community pharmacists and 113 physicians, were reached in the study. 50.4% of the physicians and 94.6% of the pharmacists stated that they had previous information about the herbal products/medicines. While 46.8% of respondents indicated that they participate in educational activities on herbal products/medicines only when it is convenient and available, pharmacists were found to be benefiting from continued education programs, post-graduate training programs and books on herbal products in a higher proportion than physicians. 61.9% of physicians and 32.6% of pharmacists participating in the study indicated that they did not use herbal products. 80.6% of the respondents stated that the patients consult them to get information about the herbal product(s) while 68% of the pharmacists and 42.5% of the physicians stated that they recommend herbal products to their patients. 70.2% of the respondents feel that they are not able to provide adequate service on the use of herbal product. Conclusion: The rational use of herbal products among people requires comprehensive counseling services by the health professionals thus it is important for physicians and pharmacists to question the herbal products used by the patients. In order for health professionals to perform an adequate counseling on the use of herbal products, they need an up-to-date knowledge on these products and be able to evaluate their efficacy and safety. To improve the counseling services provided by health professionals, it is necessary to increase training on herbal products and health professionals should be encouraged to participate in these trainings.

6.
Tıp fakültesi öğrencilerinde fiziksel aktivite ile depresif semptomları arasındaki ilişkinin incelenmesi
The investigation of the relationship between physical activity and depressive symptoms in medical faculty students
Hüseyin Nejat Küçükdağ, Cemil Işık Sönmez, Duygu Ayhan Başer
doi: 10.15511/tahd.18.00357  Sayfalar 157 - 165
Amaç: Doktorlar ve diğer sağlık çalışanları koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmetlerinde önemli bir role sahip oldukları için fiziksel aktiviteyle ilgili bilgi, tutum ve davranışları önemlidir. Bu çalışma ile tıp fakültesi dönem IV-V ve VI öğrencilerinin fiziksel aktivite durumları ile depresif semptomdüzeyleri arasındaki ilişkiyi saptamak amaçlanmıştır. Materyal-Metot: Gönüllülük esas alınarak, Nisan 2017- Haziran 2017 tarihleri arasında Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi dönem IV, V ve VI öğrencilerinden 222 kişiye kısa bir sosyodemografik bilgi anketi, “Uluslararası Fiziksel Aktivite Anketi” (UFAA) kısa formunun Türkçe uyarlaması, Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ) ve Beck Umutsuzluk Ölçeği (BUÖ) yüz yüze görüşme metoduyla uygulanmıştır. Bulgular: Çalışmamıza dönem IV’den 78, dönem V’ten 65 ve dönem VI’dan 75 kişi olmak üzere (4 kişinin dönem bilgisi yok) toplam 222 öğrenci katılmıştır. Öğrencilerin “fiziksel aktivite düzeyi yeterli” seviyeye doğru değişimi ile BDÖ değerlerinde düşme görülmüş, ancak istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmamıştır (p:0,388). BUÖ değerlerinin gruplar arası değişiminde istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur(p:0,005). Öğrencilerin “fiziksel aktivite düzeyi yeterli” seviyeye doğru değişimi ile BMI artışı arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur(p:0,026). Sonuç: Hekimlerin toplumda özellikle sağlık ile ilgili konularda rol model olarak alınan kişiler olması nedeni ile yaşam tarzlarına diğer meslek gruplarından daha çok dikkat etmesi gerekmektedir. Bu çalışmadaki hipotezimiz fiziksel olarak aktif kişilerin BMI’lerinin daha düşük olması ve depresyona daha az yatkın olmaları idi, bulgularımızın bazıları bunu destekler niteliktedir ancak gelecekte bu konuda daha uzun dönemi sorgulayan çalışmaların yapılmasına ihtiyaç duyulmaktadır.
Objective: As doctors and other health professionals play an important role in preventive and curative health services, their knowledge, attitudes and behaviors related to physical activity are important. In this study, we aimed to determine the relationship between depressive symptoms and hopelessness levels and physical activity status and attitudes among students in grade IV-V and VI of medical school. Method: A short socio-demographic information questionnaire, Turkish version of “International Physical Activity Questionnaire” (UFAA), Beck Depression Scale (BDI) and Beck Hopelessness Scale (BHS) were administered by face-to-face interview method to 222 students from IV, V and VIth grades, who agreed to take part in the study, from Düzce University Medical School between April 2017- June 2017. Results: A total of 222 students participated in the study (78 IVth graders, 65 Vth graders and 75 VIth graders). As the activity levels approached, “adequate physical activity level” a drop in the BDI values was seen although not statistically significant (p: 0,388). There was a statistically significant difference in the changes of the BHS values between the groups (p: 0,005). A statistically significant difference was found between the change in the level of physical activity level and the increase in BMI (p: 0,026). Conclusion: Physicians should pay more attention to their lifestyles than other occupational groups because they are taken as a role model in the society, especially about the health issues. Our hypothesis in this study was that physically active people should have lower BMI values and less susceptibility to depression; some of our results support this, but there is a need for further studies covering a longer period in this regard in the future.

DERLEME
7.
Erişkin aşılaması, uygulamadaki sorunlar ve çözüm önerileri, aile hekimlerinin erişkin aşılamasındaki rolü
Adult vaccination, problems in practice and solution proposals, role of famıly physicians in adult vaccination
Dilek Toprak, İftihar Köksal, Mehmet Sargın, Hülya Akan
doi: 10.15511/tahd.18.00366  Sayfalar 166 - 174
Enfeksiyon hastalıklarından korunmada en etkili ve ucuz yöntem aşılamadır. Türkiye’de çocukluk çağı için oldukça başarıyla uygulanan Genişletilmiş Bağışıklama Programı olmasına rağmen erişkin bağışıklamasında hedeflenen oranlara ulaşılamamıştır. Erişkin bağışıklama oranları riskli gruplar için bile istenen düzeylerde değildir. Erişkin aşılamasında istenen hedefe ulaşmak için öncelikle aşı programdaki eksiklerin bilinmesi ve farkındalık yaratılması esastır. Bu amaçla ulusal düzeyde iyileştirme çalışmalarına ihtiyaç bulunmaktadır. Koruyucu hekimliğin ayrılmaz parçası olarak bağışıklamada, aile hekimlerine önemli görevler düşmektedir. Bu derleme erişkin aşılamaları hakkında farkındalık yaratmak, mevcut durumu gözden geçirmek ve aşılama oranlarının artırılabilmesi için yapılması gerekenleri aile hekimliği bakış açısı ile vurgulamak amacıyla yazılmıştır.
The most effective and economical method of preventing infectious diseases is vaccination. In Turkey, although there is a vaccination scheme for childhood period within the scope of the Expanded Program on Immunization, which is performing succesfully, the aimed ratios for adult immunisation have not been achieved. Adult immunization rates are not at desirable levels even for risky groups. In order to achieve a desired goal in adult vaccination, it is essential to know deficiencies of the program and to create awareness. For this purpose, improvement efforts at the national level are needed. Family physicians have important roles in adult immunizationa as being an essential part of preventive medicine. This review was written to raise awareness about adult immunization, to monitor the current situation, and to establish a framework for what needs to be done in the view of family medicine.

LookUs & Online Makale