ISSN 1303-6637 | e-ISSN 1308-531X
TÜRKİYE AİLE HEKİMLİĞİ DERGİSİ - Türk Aile Hek Derg: 21 (1)
Cilt: 21  Sayı: 1 - 2017
KLINIK MAKALE
1.
Dergimiz 20. yılında varlığını kaliteli yayınlarla sürdürüyor
Our journal continues its presence with quality publications in the 20th year
Esra Saatçı
doi: 10.15511/tahd.17.00101  Sayfa 1
Makale Özeti

ORIJINAL ARAŞTIRMA
2.
Ankara ilindeki ergenlerde riskli davranışların sıklığı, dağılımı
Prevalence, distribution and influencing factors of risky behaviour in Ankara
Fadime Özge Çavuş, Umut Yücel Çavuş, Süleyman Görpelioğlu
doi: 10.15511/tahd.17.00102  Sayfalar 2 - 16
Amaç: Ergenlik, hızlı biyolojik değişime paralel olarak emosyonel labilitenin ve psikososyal olgunlaşmanın görüldüğü, sosyokültürel gelişim açısından çok önemli bir dönemdir. Bu dönemde sık görülen sigara, alkol, uyuşturucu, okuldan kaçma, şiddet ve statü suçu gibi riskli davranışlar, ergen sağlığı ve geleceği açısından oldukça önemlidir. Bu çalışmada, Ankara ilindeki okullarda okuyan 11-19 yaş arası ergenlerde riskli davranışların sıklığını, dağılımını ve etkileyen faktörleri araştırmak amaçlanmıştır. Yöntem: Bu kesitsel çalışma 2014 yılı Mayıs-Haziran aylarında Ankara il merkezinde 11-19 yaş arası ergenlerde, 7 okul türünden toplam 2756 öğrenci üzerinde uygulanmıştır. Ergenlerin riskli davranış eğilimleri, Kaner tarafından geliştirilen Kuraldışı Davranış Ölçeği (KDÖ) kullanılarak değerlendirilmiştir. Bulgular: Bu çalışmada, 2756 ergenin riskli davranışları KDÖ ile incelenmiş olup çalışmaya dahil edilen tüm öğrencilerin toplam Kuraldışı Davranış Ölçeği ortalama puanı 53.95, medyan değer 49 olarak belirlendi. Okul türü dışındaki tüm faktörlerin, Kuraldışı Davranış Ölçeği total puanları üzerinde istatistiki olarak anlamlı düzeyde etkili olduğu görüldü. En etkili ilk üç faktörün, öğrencinin sigara içme durumu, uyuşturucu kullanan arkadaşa sahip olma durumu, karne not ortalaması olduğu tespit edildi (sırasıyla p<0.001, p<0.001, p<0.001). Kuraldışı Davranış Ölçeği toplam puanlarının Sanat-Spor ve İmam-Hatip Liselerinde en düşük olduğu saptandı (p<0.001). Sonuç: Çalışmamızda, özellikle sigara ve uyuşturucunun, hem diğer kural dışı davranışlara hem başarısızlığa zemin hazırlayan en önemli faktörler olduğu tespit edildi. Bu çalışmada olduğu gibi, toplumu her açıdan ilgilendiren ergenlerdeki riskli davranışların ve bu davranışları etkileyen faktörlerin tespit edilmesinin, alınacak tedbirlere ve geliştirilecek eğitim metodlarına katkı sağlayacağı kanaatindeyiz.
Objective: Adolescence is a very important period of human’s life in terms of social and cultural development including emotional lability and psychosocial maturation in parallel with rapid biological changes. During this period the risky behaviors such as frequent smoking, alcohol, drugs, truancy, violence and status fault are extremly important for adolescent health and future. In this study we aimed to investigate the influencing factors, frequency and distribution of risky behaviors in adolescents aged 11 to 19 who were studying in schools in Ankara. Methods: This cross-sectional study was applied on the adolescents who between the ages of 11-19, a total of 2756 students in the seven types of schools in May and June of 2014 in the center of Ankara. The trends of adolescent’s risky behaviors were evaluated using İllegal Behavior Scale that was developed by Kaner. Results: Total İllegal Behavior Scale of all students in the study was determined as average point 53.95 and as median point 49. All the factors other than the type of school, on the total İllegal Behavior Scale scores were found as statistically significant effect. The most effective first three factors were determined as the status of student’s smoking, the status of drug-using friends, the average of rationing grade point (respectively; p <0.001, p <0.001, p <0.001). Male gender was more effective on the all risky behaviors other than copy and this difference between the sexes was statistically significant (p <0.001). The risky behavior which highest mean and median value was found as status crime-to behave of against rules of the school. Total İllegal Behavior Scale scores were determined as lowest scores in the students of the Arts-Fitness Schools and the Imam-Preacher Schools (p <0.001). Conclusion: As the our study, the determination of risky behaviors of adolescents and the influencing factors of risky behaviours may contribute for new methods of training and measures.

3.
Oral antidiyabetik ilaç kullanan tip 2 diyabetli hastalarda homosistein düzeyleri ve homosistein yüksekliği ile ilişkili faktörler
Homocysteine levels and related factors with high homocystein levels in type 2 diabetes mellitus patients taking oral antidiabetic medication
Rüştü Kaya, Didem Sunay, Ziynet Alphan Üç, Yalçın Aral, Mehmet Ali Akkuş
doi: 10.15511/tahd.17.00117  Sayfalar 17 - 25
Amaç: Oral antidiyabetik ilaç kullanan tip 2 diyabet tanılı hastalarda homosistein ve ilişkili faktörleri araştırmak. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya Eylül 2008 ve Ocak 2009 tarihlerinde S.B. Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Diyabet ve Aile Hekimliği Polikliniklerine başvuran tip 2 diyabet tanılı oral antidiyabetik ilaç kullanan hastalar dahil edildi. Hastaların demografik ve klinik bilgileri kaydedildi. Vücut ağırlıkları, boy, bel çevresi ölçümleri yapıldı, vücut kitle indeksleri (VKİ) hesaplandı. Glukoz, üre, kreatinin, ürik asit, ALT, AST, lipid profili, sodyum, potasyum, HbA1c, homosistein, insülin, vitamin B-12, folik asit ve idrarda mikroalbumin değerleri ölçüldü. HOMA-IR değerleri hesaplandı. Bulgular: Hastaların yaş ortalaması 50,1±9,5 yıl olup, %32,7’si (n=18) erkek, %67,3’ü (n=37) kadındı. Cinsiyet (p=0,162), kadınlarda menopoz durumu (p=0,103) ve sigara içme durumu (0,499) ile homosistein değerleri arasında anlamlı fark saptanmazken, homosistein ile yaş, kreatinin ve ürik asit arasında pozitif, premenopozal kadınlarda homosistein ile yaş arasında pozitif, homosistein ile ALT arasında negatif, postmenopozal kadınlarda homosistein ile yaş, VKİ ve ürik asit arasında pozitif korelasyon saptandı. Sigara içenlerde homosistein ile yaş ve TKŞ arasında pozitif korelasyon bulundu. Homosistein düzeyleri 12 µmol/L olarak alındığında homosistein düzeyleri 12 µmol/L’den yüksek olanlarda ürik asit değerleri anlamlı olmaya yakın düzeyde yüksek saptandı (p=0,053). Sonuç: Bağımsız bir kardiyovasküler hastalık risk faktörü olarak kabul edilen homosistein özellikle başlı başına bir tür kardiyovasküler hastalık olan diyabette önemli görünmektedir. Homosisteine etki eden faktörlerin çokluğu göz önüne alındığında tüm faktörler düzeltilerek yapılacak çok merkezli, geniş çaplı, prospektif çalışmalara ihtiyaç vardır.
Objective: To investigate homocysteine and related factors in Type 2 Diabetes Mellitus patients taking oral antidiabetic medication. Material-Method: The study included type 2 diabetic patients who were taking oral antidiabetic medication and presented to Diabetes and Family Medicine outpatient clinic of MoH Ankara Training and Research Hospital in Sept. 2008 and Jan. 2009. Demographic and clinical data of patients were recorded. Weight, height, waist circumference were measured and body mass index (BMIs) were calculated. Glucose, urea, creatinine, uric acid, ALT, AST, lipid profiles, sodium, potassium, HbA1c, homocysteine, insulin, vitamin B-12, folic acid and urinary microalbumin were measured. HOMA-IR values were calculated. Results: The mean age of patients was 50.1±9.5; 32.7% (n=18) was men and 67.3% (n=37) was women. While there was no significant difference between homocysteine and gender (p=0,162), menopausal state in women (p=0,103) and smoking (p=0,499); positive correlation between homocysteine and age, creatinine and uric acid, in women positive correlation between homocysteine and age, creatinine and uric acid, in premenopausal women positive correlation between homocysteine and age and negative correlation between homocysteine and ALT, in postmenopausal women positive correlation between homocysteine and age, BMI and uric acid were found. There was positive correlation between homocysteine and age and postprandial blood glucose in smokers. When set point of homocysteine was determined as 12 µmol/L, uric acid levels were close to be significantly higher in homocysteine ?12 µmol/L group (p=0.053). Conclusion: Homocysteine which is accepted as an independent risk factor for cardiovascular disease is seen important in diabetes which is especially a kind of cardiovascular disease itself. Considering the multiple factors that influence homocysteine, multi-center, large-scale, prospective studies are needed with correction of all factors.

4.
Kilo konuşmalarının psikolojik faktörler üzerindeki etkisi: Pilot çalışma
Effects of the fat talk on psychological factors: Pilot study
Tuğrul Karaköse, Buse Baykara
doi: 10.15511/tahd.17.00126  Sayfalar 26 - 33
Amaç: Kilo konuşmaları; olumsuz beden imgesi, düşük benlik saygısı, beden memnuniyetsizliği, ince olmaya yönelik sosyokültürel bir baskı, bedenle ilgili bilişsel çarpıtmalar ile ilişkili olan bir olgudur. Bu çalışmada kilo konuşmalarının depresyon, yaşam doyum ve beden kitle indeksi üzerindeki etkisinin araştırılması amaçlanmıştır. Yöntem: Çalışmanın evreni 107 kadın katılımcıdan oluşmaktadır. Çalışmanın verileri anket yoluyla ve internet üzerinden 21 Aralık 2015 – 31 Ocak 2016 tarihleri arasında toplanmıştır. Olumsuz Beden Konuşmaları, Yaşam Doyum Ölçeği ve Beck Depresyon Ölçeği kullanılmıştır. Verilerin analizinde korelasyon analizi, Student t ve Mann Whitney U testleri kullanılmıştır. Veriler PASW 18 (SPSS/ IBM, Chicago, IL, USA) paket programı ile analiz edilmiştir. Bulgular: Kilo konuşmaları daha çok kilolu ve obez katılımcılarda görülmüştür. Ayrıca kilo konuşmalarının, depresyonun derecesi üzerinde arttırıcı bir etkisi olduğu saptanmıştır. Beden kitle indeksinin (BKİ) artmasına bağlı olarak kilo konuşmalarının, beden kaygılarının ve karşılaştırmasının arttığı saptanmıştır. Kilo konuşmaları medeni durum ve yaş gibi faktörlerden etkilenmemektedir. Yaşam doyumunun beden kaygısı, BKİ ve kilo konuşmaları gibi faktörlerden etkilenmediği saptanmıştır. Sonuç: Kilo konuşmaları olgusunun yeme tutumu, BKİ, depresyon gibi risk faktörlerinin üzerindeki etkisinin dikkate alınması gerekmektedir.
Objective: Phenomenon of the fat talk is associated with negative body image, low self-esteem, body dissatisfaction, sociocultural pressures to be thin and cognitive distortions related with the body. In this study we aimed to investigate the effects of fat talk on depression, life satisfaction and body mass index. Methods: The study consisted of 107 women who participated. The data was collected survey and via internet between the dates of 21 December 2015 and 31 January 2016. Negative Body Talk Scale, Life Satisfaction Scale and Beck Depression Scale were used. Correlational methods, Student’s t test and Mann-Whitney U test were used to analyze the data. Data were analyzed by PASW 18 (SPSS/IBM, Chicago, IL, USA) programme. Results: The fat talks were often seen in overweight and obesed participants. The fat talk, was determined to have an effect on increasing the degree of depression. Positive correlation between body mass index (BMI) and the fat talk, body anxiety and body compaöring was found. The fat talk was not affected by factors such as marital status and age. There was no statistically significant relationship between life satisfaction and body anxiety, BMI and fat talks. Conclusion: The phenomenon of fat talk is required in order to consider the effects of the risk factors such as eating attitude, depression and BMI.

DERLEME
5.
Sentetik kannabinoidler: Yeni nesil esrar
Synthetic cannabinoids: A new generation marihuana
Pınar Efeoğlu Özşeker, Aybike Dip, Nebile Dağlıoğlu, Mete Korkut Gülmen
doi: 10.15511/tahd.17.00134  Sayfalar 34 - 40
Sentetik kannabinoidleri içeren ürünlerin istismarı son zamanların fenomeni olmuştur. “Bitkisel tütsü” olarak reklamı yapılan bu ürünler “ Spice, K2, Super Nova, Yucatan Fire, Diamond ve Cloud 9? gibi çeşitli isimler adı altında internette, tekel dükkanlarında ve aktarlarda satılmaktadır. Sentetik kannabinoidler fonksiyonel olarak tetrahidrokannabinol (THC)’e benzemekte ve sigara gibi içildiğinde marihuananın (esrarın) etkisini taklit etmektedir. Ancak, bu ürünlerin çoğu THC’den daha güçlüdür ve daha büyük bir sağlık riski oluşturur. Kısa dönem bilinç kaybı, paranoid hallüsinasyon, solgunluk, titreme ve çarpıntı ortak semptomlarıdır. Sentetik kannabinoidlerin en az biri kanserojenik potansiyele sahip olabilmektedir. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de yetişkinler ve gençler arasında sentetik kannabinoid kullanımının popülaritesindeki hızlı büyüme ciddidir. Bu maddelerden bazıları Erken Uyarı Sistemine göre 2010 yılından itibaren ülkemizde yasaklanan maddeler listesine alınmıştır. Hukuk güçleri tarafından yasal kısıtlılığının olmaması ve elde edilebilir bir ücrette olmasından dolayı tercih edilmektedir. Bu maddelerin kimyasal yapıları yeni ve hızlı bir şekilde gelişmektedir. Bu yüzden rutin ilaç izleme analizlerinde bu maddeleri tespit etmek zordur. Bu çalışmada sentetik kannabinoidlere genel bir bakış açısını sunma amaçlanmıştır.
Abuse of products containing synthetic cannabinoids has become a recent concern. Advertised as “herbal incense”, these products are sold at smoke or head shops and over the internet under a variety of names such as “Spice, K2, Super Nova, Yucatan Fire, Diamond and Cloud 9”. Synthetic cannabinoids are functionally similar to tetrahydrocannabinol (THC) and mimic the effects of marijuana when smoked. However, many of them are stronger than THC and pose a greater health risk. Short-term loss of consciousness, paranoid hallucinations, pallor, tremors and seizures are common symptoms. At least of synthetic cannabinoids may have carsinogenic potential. The rapid growth in popularity of synthetic cannabinoid use among teens and adults is of serious in our country as all of the world. Some of these compounds were taken the list of prohibited substances in our country since 2010 according to the Early Warning System (EWS). They are preferred because of having an affordable price and no banning by law-enforcement. Formulations of these compound are new and rapidly evolving. For this reason, there is no a common mass or ultraviolet library of synthetic cannabinoids. It is difficult to detect and identify because they do not show cross-reactivity in drug test assays. In this study we aimed to present a general approach to synthetic cannabinoids.

OLGU SUNUMU
6.
Warfarine bağlı nadir bir komplikasyon; geç başlangıçlı warfarin ilişkili deri nekrozu
A rare complication of warfarin: late onset warfarin induced skin necrosis
Yakup Alsancak, Serkan Sivri, Telat Keleş, Tahir Durmaz, Engin Bozkurt
doi: 10.15511/tahd.17.00141  Sayfalar 41 - 43
Bir oral antikoagülan olan warfarin, oldukça nadir olarak, ciddi bir komplikasyon olan deri nekrozuna neden olabilmektedir. Genellikle tedavinin ilk 10 gününde izlenen bu komplikasyon, sunduğumuz vakada uygunsuz ilaç kesilmesi ve tekrar başlanması sonucu, geç başlangıçlı şekilde, tedavi başlangıcından 2 yıl sonra karşımıza çıkmıştır. Warfarin tedavisini kestikten sonra, oral asetilsalisilik asit ile tedavi ettiğimiz bu vakada deri nekrozu nüks olmadan, günler içerisinde gerilemiştir. Bu komplikasyonun tedavisinde parenteral ve yeni oral antikoagülan ajanlar ise diğer tedavi seçeneklerini oluşturmaktadır.
Warfarin is an oral anticoagulant, can lead to skin necrosis quite rarely that is a serious complication. However this complication is observed usually during the first 10 days of treatment, the presented case, as a result of inappropriate drug withdrawal and restarting, has emerged after two years from the start of treatment as late onset. After stopping the warfarin therapy , the patient was treated with oral acetylsalicylic acid and skin necrosis regressed within days without recurrence. In the treatment of this complication, parenterally and the new oral anticoagulant agents are the other treatment options.

7.
Sigara bırakma tedavisi sırasında Bupropion Hcl’e bağlı gelişen serum hastalığı benzeri reaksiyon: Olgu sunumu
Serum Sickness-Like reaction developed due to Bupropion Hcl during smoking cessation therapy: Case Report
Ruhuşen Kutlu, M. Merve Karademirci, Tuğba Kahraman Denizhan
doi: 10.15511/tahd.17.00144  Sayfalar 44 - 48
Dünyada önlenebilir erken ölüm ve sakatlık nedenlerinin başında sigara kullanımı yer almaktadır. Nikotin replasman tedavisi (NRT), vareniklin ve bupropion HCL başlıca sigara bırakma ilaçlarıdır. Bupropion HCL hem depresyon, hem de sigara bırakma tedavisinde kullanılan bir preparattır. Bupropion; norepinefrin ve dopamin geri alım inhibitörü olarak etki eden ve yan etki profili bakımından oldukça güveli sayılabilecek bir antidepresan ilaçtır. Pek çok ilaç cilt reaksiyonlarına sebep olabilir. Tüm dünyada antidepresanlara bağlı gelişen dermatolojik yan etkiler oldukça fazladır. Bupropion’un en sık görülen yan etkileri; uykusuzluk, konstipasyon, baş ağrısı ve ağız kuruluğu şeklindedir. Yazımızda bu yan etkilerden farklı olarak, terapötik dozda yavaş salınımlı bupropion kullanımı sırasında ortaya çıkan bir serum hastalığı benzeri reaksiyon olgusu sunuldu.
Tobacco is the leading cause of preventable premature death and disabilities in the world. Current cessation medications include nicotine replacement therapy (NRT), varenicline, and bupropion. Bupropion is used for smoking cessation therapy as well as depression treatment. Bupropion HCL is an antidepresant that acts as a norepinephrine and dopamine reuptake inhibitor and has a favorable side-effect profile. Many drugs may cause skin reactions. Dermatologic adverse effects have increased because use of antidepressant drugs all over the world. The most common side-effects of Bupropion HCL include insomnia, constipation, headache and dry mouth. Unlike these side-effects, we present a case of serum sickness-like reaction due to sustained-release bupropion SR during smoking cessation therapy in this case report.

LookUs & Online Makale