KLINIK MAKALE | |
1. | 16. Ulusal Aile Hekimliği Kongresi’nin ardından Following the 16th National Family Medicine Congress Serdar Öztoradoi: 10.15511/tahd.17.00390 Sayfa 90 Makale Özeti |
ORIJINAL ARAŞTIRMA | |
2. | İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi 2015 yılı Özürlü Sağlık Kuruluna başvuran olguların incelenmesi Analysis of cases referred to the Disability Board of Inonu University Turgut Ozal Medical Center in 2015 Hilal Baltacı, Burcu Kayhan Tetik, Engin Burak Selçuk, Mustafa Baltacıdoi: 10.15511/tahd.17.00391 Sayfalar 91 - 100 Amaç: Ülkemizde özürlülüğün önlenmesi ve rehabilitasyonu için, uygun toplanmış detaylı verilere ihtiyaç olduğundan, çalışmamızda İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi sağlık kuruluna başvuran özürlü olguları inceleyip, mevcut verilere katkı sağlamak amaçlanmıştır. Yöntem: Sağlık Kurulu’na özürlü raporu almak için 01.01.2015- 29.12.2015 tarihleri arasında müracaat eden 2241 rapor tarandı. Olgulara ait yaş, cinsiyet, başvurdukları ay, tüm vücut fonksiyon kaybı oranları, ağır özürlü ve özürlülüklerinin sürekli olup olmadığı, engel grupları, kullanım amaçları ve başvuru yaptıkları bölüm kaydedildi. İstatiksel değerlendirilmesinde SPSS for Windows Version 17.0 yazılımı kullanıldı. Bulgular: Araştırmamızda bayanların sayısı 863, erkeklerin sayısı 1378 ve yaş ortalamaları 33.18±26.63 yıl idi. Olguların özür oranı ortalaması 67.36±22.53 olup 1272 (%56.7) kişi ağır engelli idi. En fazla müracaat edilen bölüm çocuk psikiyatrisi (%29.7) ve çocuk nörolojisi (%12.9) idi. Özür türleri incelendiğinde 0-18 yaş aralığında en fazla %64.9 ile zihinsel, 19-64 yaş ve 65 yaş ve üzeri grupta ise kronik hastalıklar idi. (Sırasıyla %74.2 ile %87.8) Sonuç: Çalışmamızda olguların %43.2’sini çocuk yaş grubu oluşturmakta olup, çocuklarda en çok zihinsel problemler görülür iken erişkin grupta en fazla kronik hastalıklar görülmekte idi. Çalışmamızda çocuk yaş grubunda bu kadar çok zihinsel problemlerin görülmesi biz aile hekimleri olarak muayeneye gelen çocukları sadece biyolojik açıdan değil, zihinsel açıdan da değerlendirmemiz gerekliliğini ortaya koymuştur. Ayrıca aile hekimleri olarak muayene olmak için başvuran engelli bireylere uygun sos-yal destek ve yardım hizmetlerinin devlet tarafından verildiği konusunda bilgilendirmelerde de bulunulmalıdır. Objective: Because of the need for appropriately collected, detailed data to prevent and rehabilitate disability in our country; were viewed disability cases whom were admitted to Inönü University Turgut Özal Medical Center an daimed to contribute to the data about disabled people. Methods: Of the archive records between 01.01.2015 and 12.29.2015, which were comprised of disabled people who applied to Health Board for disability report, 2241 were screened retrospectively. Age, sex, month of application, whole body function loss ratio, whether or not they had severe disability and and their disability were continuous, type of disability, purpose of use and applied division are recorded. SPSS for Windows Version 17.0 was used for statistical analysis in our study. Results: 863 women and 1378 men were included in our study with mean age of 33.18±26.63 years. Mean rate of disability was 67.36±22.53 and 1272 (56.7%) people were severely disabled. Department with the most reports given was child psychiatry (29.7%) and pediatric neurology (12.9%). The most common type of disability was; mental in 0-18 age group (64.9%), chronic diseases in 19-64 age groupand over 65 age group (74.2% and 87.8% respectively). Conclusions: 43.2% of our cases were children and the most common disability in this age group was mental disability. Chronic diseases were observed as the most common reason of disability in adult age group. The fact that mental disability is that much prominent in children age group shows us, family doctors, that we shouldn’t only examine children from a biological standpoint but also from a mental standpoint. As family doctors, we should also inform handicapped people who come to the clinic for examination, about social support given by the state. |
3. | Aile Hekimliği uygulamasında hekim hareketliliği: Tokat ili örneği Physicians mobility in family medicine practice: Example of Tokat province Yunus Emre Bulut, Rıza Çıtıl, Alper Yalındoi: 10.15511/tahd.17.00301 Sayfalar 101 - 108 Giriş ve Amaç: Tokat İlinde 2010 yılı Ağustos ayında 164 aile hekimi (AH) ile aile hekimliği uygulamasına geçilmiştir. Bu tarihten itibaren tayin, askerlik, doğum veya hekimlerin kendi isteği gibi nedenlerle bazı pozisyonlarda boşluklar olmaktadır. Boş ve/ veya uygulamaya yeni eklenen pozisyonlar için belli aralıklarla ek yerleştirmeler yapılmaktadır. Bu çalışmada Tokat’ta uygulamaya yeni katılan, yer değişikliği yapan ve uygulamadan ayrılan AH’lerin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Uygulamaya geçilen tarihten çalışmanın yapıldığı 2015 yılı Ocak ayına kadar boş pozisyonlar için 40 adet ek yerleştirme yapılmıştır. Tanımlayıcı tipteki bu araştırma için her ay güncellenen AH listeleri retrospektif olarak incelenmiştir. Bulgular: AH olarak göreve başlayan hekimlerin yalnızca %48,2’si (n=79) Ağustos 2010-Ocak 2015 tarihleri arasındaki dönemde aynı pozisyonda çalışmaya devam etmiştir. Bu dönemde uygulamaya 94 AH yeni katılmış, 99’u pozisyon değiştirmiş, 84’ü de uygulamadan tamamen ayrılmıştır. İlk yerleştirmede hekimlerin yaş ortalaması 38,3±8,0 yıl, %71,6’sı erkek, %6,1’i aile hekimliği uzmanı iken; son ek yerleştirme itibarı ile hekimlerin yaş ortalaması 40,5±8,7 yıl, %72,2’si erkek, %7,3’ü aile hekimliği uzmanıdır. İlk ve son duruma göre hekimlerin yaş ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur (p<0,05). Uygulamaya katılan aile hekimlerinin daha önce çalıştıkları sağlık kurumları incelendiğinde %53,2’sinin (n=50) en sık olarak acil servislerden uygulamaya geçiş yaptıkları saptanmıştır. Uygulamadan tamamen ayrılan AH’lerin en sık ayrılış sebepleri incelendiğinde; %37,5’inin (n=33) başka ile tayin olduğu, %17’sinin (n=15) sağlık yöneticisi olduğu ve %13,6’sının (n=12) önceki çalıştığı kurumuna döndüğü saptanmıştır. Sonuç ve Öneriler: Aile hekimliği uygulamasının ilk dört yılında hekimlerin yarısından fazlası çeşitli sebeplerle yer değişikliği yapmış ya da uygulamadan ayrılmıştır. Uygulamaya katılımların en sık acil servislerden olması bu uygulamaya girişte doktorlar için uyum eğitimi gibi çalışmalarının önemini ortaya koymaktadır. AH’lerin kendileri açısından en uygun yerde çalışabilmesi hekim ve hasta memnuniyetini artırarak birinci basamak sağlık hizmetlerinde sürekliliğinin sağlanmasına yol açacağından AH hareketliliğinin nedenlerine yönelik ileri araştırmalar yapılarak bu hareketliliği azalt-mak için gerekli tedbirler alınmalıdır. Introduction: In Tokat province in August 2010 Family Medicine Practice (FMP) was started with 164 family physicians (FP). In course of time, empty locations that occurred because of appointment, military service, giving birth or physicians own requests. Additional replacements were made for empty and/or new positions at regular intervals. It was aimed to evaluate the newcomer, transposition and leaving the system physicians of FMP in Tokat province. Materials and Methods: Forty additional replacements were made from the beginning of FMP to this study which is 2015 January. For this descriptive study, the list of FP which is updated each month was obtained retrospectively. Results: From August 2010 to January 2015, only 48.2% (n=79) of FP remained at the same location. In this period, 94 FP joined in the FMP, 99 FP changed their locations, 84 FP left the FMP. At the initial situation, the average age of physicians was 38.3 ± 8.0 years, 71.6% were male and 6.1% were family medicine specialists and at present, the average age of the physicians is 40.5 ± 8.7 years, 72.2% are male and 7.3% are family medicine specialists. There was a significant difference in mean age of physicians from beginning to this study (p<0.05). In 53.2% (n=50) of the cases, newcomer physicians’ working positions before FMP were emergency service. The most common reasons of leaving FMP were; 37.5% (n=33) appointment somewhere else, 17% (n=15) becoming manager in health institutions and 13.6% (n=12) returning to their previous working positions. Conclusions: During the first four years of FMP, because of various reasons, more than half of FP changed their location or left the FMP. Emergency services being the most common previous working positions of FP, shows the importance of in-service training regarding primary health care services. To provide continuity of primary health care services and to ensure best suitable working place for FP, further research concerning causes of physicians’ mobility should be performed, essential measures should be taken to reduce mobility. |
4. | Pnömoni tanısı ile hastanede yatarak tedavi gören yaşlı hastaların prognozunun yaş gruplarına göre incelenmesi Analysis of prognosis in hospitalized elderly patients with pneumonia according to age groups Ayşegül Albay, Bengü Şaylan, Hacer Sali Çakır, Sema Basat, Şeyma Başlılar, Nesrin Sarımandoi: 10.15511/tahd.17.00317 Sayfalar 109 - 117 Amaç: Pnömoni tanısı ile serviste yatarak tedavi alan geriyatrik hastalarda; klinik, radyolojik, laboratuvar parametreleri, risk faktörleri ile tedavi, yaş gruplarına göre değerlendirilerek prognozu etkileyen faktörlerin belirlenmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Pnömoni tanısı ile yatırılan 65 yaş ve üzerin-deki ardışık 305 hasta çalışmaya dahil edilmiştir. Hastane kayıtları retrospektif olarak; laboratuvar bulguları, radyolojik veriler, tedavi uygulamaları açısından taranmıştır. Geriyatrik hastalar 65-74 yaş (genç yaşlı) ve 75 yaş ve üstü (yaşlı ve ileri yaşlı) olarak iki grupta değerlendirilerek karşılaştırılmıştır. Bulgular: Hastaların 173’ü (%57) erkek, 132’si (%43) kadındı. Ortalama yaş; 78 (65-98 yıl arası) idi. Seksen dokuzu (%29) 65-74 yaş, 216’sı (%71) 75 yaş ve üstü idi. Yetmiş beş yaş ve üzerindeki hastalarda başvuru sırasında konfüzyon, siyanoz ve hipotansiyon varlığı daha fazla ve arter kan gazında asidoz ve hipoksemi belirgindi. C reaktif protein (CRP) değeri yüksek olan hastaların CURB-65 ve pnömoni ağırlık indeksi (PAİ) değerleri anlamlı derecede yüksekti (p=0.016 ve p=0.028). Bir yıl içinde pnömoni nedeniyle hastane yatışı olan ve en az bir risk faktörüne sahip olan hastalarda balgam kültüründe üreme anlamlı yüksek bulundu (sırasıyla p=0.012, p=0.016). Eşlik eden komorbid hastalıklardan kardiyovasküler hastalık (%67), pulmoner hastalık (%36) ve diyabetin (%36) ilk sıralarda yer aldığı, kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) varlığı ile yoğun bakım ihtiyacı arasında anlamlı ilişki olduğu saptandı (p=0.001). Mortalite oranı % 5,24 olarak hesaplandı ve bu olgularda komorbid durumların daha fazla olduğu görüldü. Sonuç: Yaşlı ve ileri yaşlı pnömonili hastalarda KOAH varlığının yoğun bakım ihtiyacı ile ilişkili en belirleyici komorbid hastalık olduğu görülmüştür. Tedavinin hastanede yatarak uygulanması klinik seyrin yakın takibi, etken patojen tespiti ve akılcı antibiyotik kullanımı, komorbid hastalıkların yönetimini mümkün kılmaktadır. Aim: We aimed to determine the factors that affect prognosis in geriatric hospitalized patients according to age groups with pneumonia by evaluating the clinical, radiological, laboratory paremeters, risk factors and management plan. Materials and Method: Three hundred and five consecutive patients aged above 65 years hospitalized with the diagnosis of pneumonia were included to the study. Hospital records were scanned retrospectively with regard to laboratory, radiologic findings and treatment protocols. Geriatric patients were assessed and compared in two groups as aged(65-74 years) and elderly (75 years and above). Results: Of the patients, 137 (57%) were male and 132 (43%) were female. Eighty nine (29%) patients were between 65-74 years and 216 (71%) of them were 75 years and above. Presence of confusion, cyanosis and hypotension were higher and acidosis, hypoxemia were prominent in arterial blood gases in patients who were 75 years and above. CURB65 and pneumonia severity index (PSI) scores were significantly higher in patients with elevated C reactive protein (CRP) values (p =0.016 and p=0.028). Sputum cultures were significantly positive in patients having pneumonia within a year and at least with one risk factor (respectively, p=0.012, p=0.016). Cardiovascular disease (63%), pulmonary disease (36%) and diabetes mellitus (36%) were most frequently seen comorbidities and there was a significant relationship between presence of chronic obstructive pulmonary disease (COPD) and need for intensive care unit (p=0.001). Mortality rate was 5,24% and comorbidities were higher in those patients. Conclusion: In aged and elderly patients with pneumonia,presence of COPD is found to be the most determining comorbid disease associated with the need for intensive care unit. Inpatient treatment makes close follow up, determination of responsible pathogens and rational antibiotic use possible. |
DERLEME | |
5. | Kanser taramaları: İhtilaflar Cancer screening: Controversies Emrah Ersoy, Esra Saatçidoi: 10.15511/tahd.17.00396 Sayfalar 118 - 122 Tarama erken tanı ve erken tedavi bağlamında birinci basamak uy-gulamalarının önemli bir bileşenidir. Ancak hastayı taramaya gerek olup olmadığı ve en uygun tarama yöntemini seçme konusu aile he-kimleri için zorlayıcı olabilir. Klinik çalışmalar uluslararası rehberleri oluşturmak için tarama yöntemleri hakkında güçlü kanıt sağlamasına rağmen, çeşitli tarama testlerine ilişkin faydalar ve zararlarla ilgili kesin veriler sağlanamamıştır ve uluslararası öneriler arasında ihtilaflar söz konusudur. Bu derlemenin amacı kanser taramaları hak-kında kılavuzlar arası ihtilafları incelemek, hasta/ birey için en iyi kararı verirken kar-zarar ilişkisinin göz önünde bulundurulmasının önemini vurgulamaktır. Screening is an important component of primary care practice in the context of early diagnosis and early treatment. However, question of whether to screen patients and choose the most appropriate screening method can be challenging for family physicians. Although clinical studies are there to provide strong evidence about screening methods to clarify international guidelines, robust data on benefits and harms regarding several screening tests are still lacking, and international recommendations are conflicting. This review examines the controversies in cancer screening among the guidelines and emphasizes the importance of considering the profit-loss relationship while making the best decision for the patient/individual. |
OLGU SUNUMU | |
6. | Maligniteyi taklit eden asemptomatik bir tüberküloz olgusu An asymptomatic case of tuberculosis mimicking malignancy Fatih Üzer, Ömer Özbudakdoi: 10.15511/tahd.17.00327 Sayfalar 123 - 127 Tüberküloz en önemli halk sağlığı sorunlarından biridir. En sık akciğerleri tutar. Tipik klinik ve radyolojik bulgular olduğunda akciğer tüberkülozuna tanı koymak kolaydır. Pnömoni ve atelektazi görünümlerinin yanı sıra, daha nadir olarak bronşiyal astım ve maligniteyi taklit edebilmektedir. Asemptomatik, radyolojik olarak maligniteyi taklit eden bir olguyu sunuyoruz. Tuberculosis is one of the most important public health problems. It is most commonly seen in the lungs. It is easy to diagnose pulmonary tuberculosis with typical clinical and radiological findings. In addition to the appearance of pneumonia and atelectasis, it may mimic bronchial asthma and malignancy more rarely. We present a case of asymptomatic tuberculosis mimicking malignancy radiologically |
EDITÖRE MEKTUP | |
7. | Predatör dergilere dikkat Attention to predatory journal Mustafa Kürşat Şahin, Füsun Ayşin Artıran İğde, Mustafa Fevzi Dikicidoi: 10.15511/tahd.17.00302 Sayfalar 128 - 131 Makale Özeti |Tam Metin PDF |