ISSN 1303-6637 | e-ISSN 1308-531X
TÜRKİYE AİLE HEKİMLİĞİ DERGİSİ - Türk Aile Hek Derg: 19 (3)
Cilt: 19  Sayı: 3 - 2015
HABER
1.
Ülkemizin ilk Vasco da Gama Hareketi Konferans Değişim Programı Adana’da düzenlendi

Sayfa 0
Makale Özeti

KLINIK MAKALE
2.
WONCA Avrupa Kongresi yaklaşırken…
WONCA Europe Conference approaching…
Okay Başak
doi: 10.15511/tahd.15.02108  Sayfalar 108 - 109
Makale Özeti |Tam Metin PDF

EDITÖRE MEKTUP
3.
Koroner arter hastalığında risk belirleyici yeni parametreler
Novel parameters determining the risk of coronary artery disease
Yusuf Çetin Doğaner, Ümit Aydoğan, Oktay Sarı
doi: 10.15511/tahd.15.02110  Sayfalar 110 - 111
Makale Özeti |Tam Metin PDF

ORIJINAL ARAŞTIRMA
4.
Bir üniversite hastanesi örnekleminde hastaların periyodik sağlık muayenesi hakkındaki farkındalıkları
The awareness of patients regarding periodical health examination within a sample from a university hospital
Fisun Sözen, Sinem Aydemir, Altuğ Kut
doi: 10.15511/tahd.15.02112  Sayfalar 112 - 121
Amaç: Birinci basamak sağlık hizmetlerinin etkin ve verimli sunulmasında periyodik sağlık muayenesi (PSM) önemli bir yere sahiptir. Ülkemizde kişilerin PSM hakkındaki bilgi, tutum ve davranışlarını gösteren çalışmalar sınırlı sayıdadır. Bu çalışmanın amacı; bir üniversite hastanesi örnekleminde hastaların PSM hakkındaki farkındalıklarını tanımlamak ve beklentilerini öğrenmektir. Yöntem: Tanımlayıcı tipteki bu araştırma, bir üniversite hastanesi semt polikliniğine Eylül 2013 - Şubat 2014 tarihleri arasında herhangi bir nedenle başvuran 18 yaş ve üzeri kişilerden istatistiksel güç analizi ile 3400 kişilik evrenden belirlenen 1280 kişinin katılımıyla yürütülmüştür. Hazırlanan anket formu görüşmeyi kabul eden kişilere eğitim verilmiş olan üç anketör tarafından yüz yüze görüşme yöntemiyle uygulanmıştır. SPSS 20,0 istatistik paket programı kullanılmıştır. Tanımlayıcı veriler ortalama, standart sapma, frekans dağılımı ve yüzde olarak sunulmuştur. Değişkenler arasındaki ilişki ki-kare testi kullanılarak değerlendirilmiştir. PSM ziyaret sıklığına etki eden faktörler, lojistik regresyon analiziyle değerlendirilmiştir. İstatistiksel anlamlılık değeri p <0,05 olarak kabul edilmiştir. Bulgular: Yaş ortalaması 37,2±15,4 (18-82), erkek kadın oranı 1:1,6 olan katılımcıların %38,1’i erkek, %56,3’ü evli, %53,4’ü en az bir çocuk sahibi, %72,3’ü yüksek okul mezunudur. Katılımcıların %32,8’i en az bir kronik hastalığa sahiptir. %65,7’si PSM amaçlı klinisyene başvurduğunu belirtirken, %53,2’si koruyucu hekimliğin tanımını doğru yapmıştır. Katılımcılar, birbirini takip eden iki PSM’ye başvuru süresini ortalama 12,7±11,4 ay olarak önermiştir. Yapılan lojistik regresyon analizi sonucunda PSM’ye yıllık olarak gitme durumunu etkileyen faktörler cinsiyet, aylık gelir, iş durumu, kendisinde ve birinci derece akrabasında kronik hastalık olma durumu olarak bulunmuştur. Katılımcılara göre PSM’de kadın, erkek ve çocuklar için yapılması istenen testler arasında farklılıklar vardır. Sonuç: Katılımcılarda PSM ile ilgili bir farkındalık vardır, fakat PSM’nin uygulama ilkeleri hakkındaki bilgileri yetersizdir. Azımsanamayacak bir kısmı PSM ile Check-up’ın aynı anlama geldiğini düşünmektedir. Aile hekimlerinin PSM’nin uygulamasını kolaylaştıracak, toplumun mevcut sağlık sorunlarını kapsayan ve standart hale getirilmiş uygun tarama rehberleriyle desteklenmeleri birinci basamakta verilen hizmeti daha kaliteli ve sürdürülebilir hale getirecektir.
Objective: Periodic health examinations (PHE) have an important role in effective and efficient submission of primary healthcare. In our country, limited number of studies describes individuals’ knowledge, attitudes and behaviors about periodic health examination. Aim of this study was to determine the patients’ awareness of PHE in a university hospital sample. Methods: This descriptive study was conducted in 2013 September-2014 February, the sample size was determined through the power analysis from the universe including 3400 people as 1280 individuals above 18 years old and who consulted a university hospital outpatient clinic because of any reason. Subjects, who signed the informed consent, underwent a face to face interview to fill out the questionnaire by three educated pollster. Data were analyzed using SPSS 20.0 package program. Descriptive data was summarized as average, standard deviation, frequency distribution and percentage. Relations between variables were evaluated by chi-square test. Affecting factors of frequency of PHE visits per se were evaluated by logistic regression analysis. P values < 0.05 were accepted as statically significant. Results: Among subjects, the average age was 37.2±15.4 (18-82), male to female ratio was 1:1.6 with 38.1% of male, 56.3% were married, 53.4% had at least one child, 72.3% were high school graduated, and 32.8% had least one chronic disease. Off them, 65.7% consulted a clinician in order to undergo a PHE, while 53.2% could describe preventive medicine correctly. The suggested period between two consecutive periodic health examinations was 12.7±11.4 months in average. Logistic regression analysis, demonstrate that factors affecting the annual consultation of PHE were age, monthly income, work status, having any chronic disease and having first-degree relatives with chronic diseases. PHE contents suggested for children, males and females by subjects showed significant differences. Conclusion: Although there was a certain awareness regarding PHE among participants, they had inadequate knowledge about the principles of PHE. A substantial portion of the participants thought that PHE and Check-ups are the same. By means of supporting the primary care physicians with standardized PHE contents and appropriate screening guidelines containing up-to-date health concerns, PHE will become an indispensible part of the physicians’ daily practices.

5.
Obezitenin benlik saygısı ve beden algısı üzerine etkisi
The impact of obesity on self esteem and body image
Pınar Hamurcu, Can Öner, Berrin Telatar, Şahin Yeşildağ
doi: 10.15511/tahd.15.02122  Sayfalar 122 - 128
Amaç: Obezite, psikososyal boyutları olan bir hastalık olarak değerlendirilmekte ve tedavisinde çok boyutlu bir terapi yaklaşımının gerekli olduğu düşünülmektedir. Birbirine yakın kavramlar olan benlik saygısı ve beden algısı obezite ile ilişkili görünmektedir. Bu çalışmada beden kitle indeksi (BKİ) ile benlik saygısı ve beden algısı arasındak ilişkinin incelenmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Tanımlayıcı ve kesitsel tipteki çalışmanın verileri 15 Aralık 2013 – 5 Ocak 2014 tarihleri arasında internet üzerinden toplanmış, benlik saygısı Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği ve beden algısı da Beden Algısı Ölçeği ile değerlendirilmiştir. Veriler SPSS paket programı ile analiz edilmiştir. Bulgular: Çalışmaya alınan 816 kişiden 704’ü (%86,3) kadın olup yaş ortalaması 25,2±7,5 yıldı; %67,0’sinin (s=547) eğitim düzeyi üniversite ve üstüydü. Beden kitle indeksi kategorisine göre normal bireyler referans alındığında obezlerde düşük benlik saygısı bulunma oranının 1,49 (p=0,050; %95 GA=1,08-2,23) ve morbid obezlerde 3,31 kat (p=0,042; %95 GA=1,04-10,55) daha fazla olduğu; olumsuz beden algısının ise normal bireyler referans alındığında morbid obezlerde 5,48 kat (p=0,029; %95 GA=1,18- 25,38) daha fazla olduğu bulundu. Sonuç: Obez bireylerde normal bireylere nazaran daha düşük benlik saygısı ve beden algısı olduğu görülmüştür.
Objective: Obesity is a disease with psychosocial dimensions and needs multidimensional approach for its treatment. Selfesteem and body image are close meaning concepts and affected with each other in cause and effect relationship. This study is a research planed as descriptive which aims to investigate the affects of obesity over the level of self-esteem and body image according to BMI status. Methods: The data of this descriptive and cross-sectional study was collected via internet between the dates of 15th December, 2013 and 5th January, 2014 and Rosenberg Self-esteem Scale and Body Image Scale was used. Data were analyzed by SPSS programme. Results: Of 816 persons included to the study, 704 participants were female, mean age was 25.2±7.5 years and 67.0% of the participants had university or above educational degree. The low self esteem rate was 1.49 times more in obese (p=0.050; %95 CI=1.08-2.23) and 3.31 times in morbid obese (p=0.042; %95 CI=1.04-10.55) if normal person was accepted as referance. On the other hand if normal person was accepted as reference negative body image was 5.48 times more (p=0.029; %95 CI=1.18-25.38) in morbid obese participants. Conclusion: It has been showed that low self-esteem and low body image are seen in obese persons compared with normal persons.

6.
Sigarayı bırakmanın solunum işlevleri üzerine etkisi
Effect of smoking cessation on the respiratory functions
Nisa Çetin Kargın, Kamile Marakoğlu
doi: 10.15511/tahd.15.02129  Sayfalar 129 - 133
Amaç: Bu çalışmada, sigarayı bırakmanın solunum işlevleri üzerine etkisinin değerlendirilmesi amaçlandı. Yöntem: Selçuk Üniversitesi Aile Hekimliği Anabilim Dalı Sigara Bıraktırma Polikliniği’ne 11 Mart 2010- 1 Mayıs 2015 tarihleri arasında başvuran kişilerden, bırakma sonrası 3 ay boyunca hiç sigara içmeyen 104 kişi çalışmaya alındı. Hastaların yaş, cinsiyet, medeni durum, meslek, CO değerleri, Fagerström Bağımlılık Puanları, Beck Depresyon Ölçeği Puanları, 1. ve 3. ay solunum fonksiyon testine ilişkin bilgileri kaydedildi. SPSS 16.0 programı ile yapılan istatistiksel değerlendirmelerde kikare testi, McNemar testi, bağımlı gruplarda t testi ve Pearson korelasyon analizi kullanıldı. Bulgular: Yaş ortalaması 43,5±10,9 (en küçük 20, en büyük 64 yaş) olan hastaların %85,6’sı (s=89) erkek idi. Hastaların üçüncü ay FEV1, FEV1/FVC, PEF ve FEF25-75 değeri ortalamaları (sırasıyla 92,7±17,6; 81,5±7,6; 87,6±22,4 ve 81,7±26,7), başvuru anındaki FEV1, FEV1/FVC, PEF ve FEF25-75 değeri ortalamalarından (sırasıyla 89,8±18,4; 79,7±8,6; 74,7±23,2 ve 77,5±27,1) istatistiksel olarak anlamlı ölçüde daha yüksek bulundu (sırasıyla p=0,002; p=0,018; p<0,001 ve p=0,013). Akciğer yaşı ve FVC değerlerinde ise anlamlı bir değişiklik olmamıştı (p>0,05). Hastaların CO ölçüm değerleri ile BDÖ puanları arasında pozitif yönde orta düzeyde güçlü ilişki vardı (r=0,376 ve p=0,005). Sonuç: Bu çalışmada sigara bıraktırma polikliniğimizde, sigara bırakma sonrasında 3. ay solunum fonksiyon testlerinde olumlu düzelme tespit ettik. Bu düzelme sigarayı bırakan hastalarımızın sigarasızlık durumunu sürdürmelerini desteklemekte ve motive etmektedir.
Objective: It was aimed to evaluate of effect smoking cessation on the respiratory functions in this study. Methods: One hundred four patients who applied to smoking cessation clinic of Family Medicine Department in Selcuk University, and who didn’t smoke for three months after treatment were included in the study. The patients were recorded to age, sex, marital status, work, CO parameters, The Fagerstrom Nicotine Dependence Point, Beck Depression Inventory Points, pulmonary function in the first examination time and three months after smoking cessation. SPSS 16.0 programe was used to statistical analyze. Results: The patient’s mean age was 43.51±10.86 (min=20, max=64). Women were 14.4% (n=15), men were 85.6% (n=89) of the participants. Although FEV1 value in the first examination time of patients were 89.76±18.42, FEV1 value in three months were 92.70±17.61 and this value was significantly higher (p=0.002). Although PEF value in the first examination time of patients were 74.68±23.15, PEF value in three months were 87.63±22.36 and PEF value of three months was higher as statistically significantly (p=0.000). While FEF25-75 value in the first examination time of patients were 77.48±27.10, FEF25-75 value in three months 81.72±26.74 and FEF25-75 value of three months was significantly higher (p=0.013). Conclusion: In our study we determined positive improvement in the 3th months pulmonary function tests after quitting smoking. and this improvement supports patient’s sustaining phase and patient’s motivation in smoking cessation stage.

KLINIK MAKALE
7.
6. Aile Hekimliği Araştırma Günleri Bildiri Özetleri - Bölüm: I
Abstracts presented at the Sixth Family Medicine Resarch Days in 6-9 November 2014, Ankara, Turkey

doi: 10.15511/tahd.15.02134  Sayfalar 134 - 171
Makale Özeti |Tam Metin PDF

OLGU SUNUMU
8.
Nazogastrik sonda malpozisyonu: Olgu sunumu
Nasogastric tube malposition: a case report
Serdar Özdemir, Tuba Cimilli Öztürk, Oktay Öcal, Yasin Metiner, Özge Ecmel Onur
doi: 10.15511/tahd.15.02160  Sayfalar 160 - 162
Enteral beslenme ağız yoluyla beslenemeyenlerde alternatif bir yoldur. Bu yol ile beslenen hastalarda enteral beslenme tüplerinin komplikasyonları unutulmamalıdır. Potansiyel komplikasyonlar arasında yerleştirme hataları mortal sonuçlara yol açması açısından önemli bir yere sahiptir. Tüp yerinin uygunluğu beslenmeye başlanmadan önce doğrulanmalıdır. Bu amaçla oskültasyon dışında kapnografi veya mide aspiratının pH değerlendirilmesi gibi çeşitli yöntemler kullanılabilir. Ancak enteral tüp yerinin kontrolünde altın standart radyolojik görüntülemedir. Evde bakım hizmetleri sırasında nazogastrik sonda değiştirilmesi etkin bir kontrol yapılarak gerçekleştirilmelidir. Olgumuzda olduğu gibi, beslenme tüplerinin yanlış yerleştirilmesi ölümcül sonuçlar doğurabilmektedir. 84 yaşında erkek hastada nazogastrik sonda ile beslenme sonrası nefes darlığı yakınması gelişmiş; öyküde, başvurudan bir gün önce nazogastrik sondanın değiştirildiği öğrenilmiştir. Fizik muayene ve laboratuvar sonuçları nedeni ile klinik olarak pnömoni düşünülen hastaya çekilen akciğer grafisinde sağ akciğerde yaygın pnömonik infiltrasyon ile birlikte nazogastrik sondanın sağ akciğerde olduğu izlenmiştir. Hasta yapılan tedavilere yanıt vermeyerek aspirasyon pnömonisine bağlı septik şok nedeni ile kaybedilmiştir.
Enteral nutrition is an alternative method for patients who cannot be fed by mouth. However in these patients complications of enteral feeding tubes should always be taken into consideration. Among the possible complications, tube misplacement is particularly important because it may lead to mortal consequences. Before starting to feed, the position of the tube should be confirmed. There are various methods other than auscultation that can be used for this purpose; such as pH evaluation of gastric aspirate or capnography. However, the gold standard method is radiologic imaging. Therefore replacement of the tubes by the home care services should be performed very cautiously and the position should be confirmed effectively. Misplacement of feeding tubes can have mortal consequences as in our case. Eighty four years old male patient who had developed shortness of breath after feeding by nasogastric tube admitted to hospital. It was learned that his nasogastric tube had been changed at home the day before the symptoms had started. Pneumonia was suspected clinically with physical examination and laboratory results. Chest X-ray revealed diffuse pneumonia on the right side and the nasogastric tube was also observed at the right bronchus. The patient did not respond the treatment and died due to septic shock related with aspiration pneumonia.

LookUs & Online Makale